Aslında bugün şu cilalı bilim yazısının geri kalanı yazacaktım. Ancak yeni yıl çalışmaları buna izin vermedi. Ona bir yazı sonra devam edeceğim. Cuma günü bir hayli hareketli geçince, bugün biraz daha sakin bir yazı ile günü kurtaralım dedim. Cuma öğleyin işler biraz azalınca yemek yemek için her zamanki lokantaya gittim. Sıcak bir çorba ile dinlenirim diye düşündüm. Birkaç kaşık çorbadan aldım ve kendime geldim. O arada karşımda buzdolabının üzerinde açık olan tv’ye gözüm takıldı. Sabah sabah canlı yayınlanan bir program var. Hemen hemen her şeyin yer aldığı bu programda o sırada bir karı koca ve sevgilisi ile ilgili olarak boş konuşmalar kulağımızı tırmalıyordu. Onlar konuşurken, alt yazıda ki sözlere gözüm ilişti. Ne yazıyor, burada diyerek dikkatli bakınca, birden gülesim geldi. Lokanta kalabalık olunca bundan vazgeçtim. Kendi kendime gülerek, yazıyı okudum. Alt yazıda evli olan hanımım kocası olacak adam sevgilisi ile olan mesajlarını saklama gereği duymamış olacak ki, bu hanım kişi, sevgiliden gelen mesajları okumuş. O da programda konuşuyor ve “kocama kocacığım” diyerek mesaj atmış diye dert yanıyordu.
Gördünüz mü koskoca ülkenin halini? Bunların dolar çıkmış, düşmüş, altın şöyle olmuş, zamlar gırla gidiyormuş falan zerre umurlarında değil gibi bir hayat içindeler. Onca gündem var, bunlar tın demiyor ve böyle abuk sabuk bir işin içinde nefes alıyorlar. Eğer böyle bir durum hasıl oldu ise doğru boşanmaya gidersin ve bu saçmalığın içinde daha fazla debelenmeden kendine bir yol çizersin. Onlarda sabah akşam, kendi aralarında mesaj yazıp dursun. Neyin içindeyiz, nasıl bir hal var bir türlü çözemiyoruz.
Hele bu sabah ve akşam gün sektirmeden her yere sirayet eden bu akıl tutulmasına yol açan, insan ötesi işlerin kimseye bir faydası yok. Sanki bir kavanoz içindeyiz ve dışarıdan bakanlara göre de çok güzel bir hayat var.
Allah sonumuzu hayır etsin, nereye doğru sürükleniyoruz bilen eden de yok!