Arife günü gazetenin editörü Muzaffer ile Piraziz’e gitmiş ve geri dönüyorduk. Duble yoldan İncüvez köprüsüne kadar geldik. Ben o arada camdan bakarken yan taraftaki otonun şoför mahalli dikkatimi çekti ve otoyu süren kişinin kucağında küçük bir çocuk olduğunu gördüm. Çocuk daha 3-4 yaşında ancak vardı gibime geldi. Herhalde babası olacak; direksiyon bu çocuğun iki eli arasında aracı sürüyorlardı. Tahmini 100-110 km hızla yanımızdan geçtiler ve devam ettiler. Ben Muzaffer’e, “şu geçen arabayı gördün mü?” diye sordum. O da, “ne var arabada? “Fark etmedim” dedi. Birkaç saniye sonra onlar yavaşladı ve biz öne geçtik. O arada Muzaffer adamla çocuğu gördü ve “olacak şey değil ama oluyor” diyerek ilçenin girişindeki trafik lambalarına kadar geldik. Onlar sağa saptı gitti, bizde meydan istikametinden gazeteye geldik. Şimdi bir kaza olsa, araba yoldan çıksa, çocuk birden direksiyonu kontrol edeyim derken başka bir araca çarpsa, baba paniklese ve aracı yolun sağına veya soluna çekeyim derken kazaya sebep olsa, nasıl bir durum ortaya çıkacak Allah bilir. Ondan sonra “ah vah etmek” hiçbir şey ifade etmez. Gerçi bizim şoförlerimiz böyle şeyler ile karşılamadığı içinde bu ülke de hiç kaza falan olmaz. Yeter ki, çocuk 2-3 yaşında arabayı kullansın, babası veya anası bundan mutlu olsun, öyle büyü, oku, ehliyet kursuna git, bunlar boş şeyler, ne gerek var onca zaman harcamaya, daha çocuk yürümeye başladı mı doğru direksiyon başına. 5-6 yaşında artık yolcu taşımaya da başlar.
Aradan birkaç gün geçti, bayramın son günü akşam bisiklet ile eve doğru gidiyordum. Eski cezaevi mevkiine geldim ve Acısu yolunda aheste aheste devam ederken, hop arkamdan bir yüksek sesli gürültü geldi. Biraz kenara kaçtım ve durdum. Hızla bir pikap(öyle diyoruz başka adı var mı yok mu çok da merak etmem, benim için hepsi arabadır yani!)yolun sağından uçarak gitti. Şöyle göz ucu ile ancak bakabildim ve arabayı kullananı gördüm. Saçı sakalı olmayan, daha çocuk olduğunu tahmin ettiğim 14-15 yaşında anca var yok, birisiydi. O hızla uçtu gitti ve mezarlık tarafına saptı. Ehliyeti falan da olduğunu sanmıyorum. Hem niye gitsin ki ehliyet kursuna bu arkadaşlar, nasıl olsa çok hızlı araba kullanabiliyor. Gerisine gerek yok. Öyle motor, direksiyon, elektrik aksamı, yağı, suyu, yakıtı, ilk yardımı, arızası, tamiri ve onca araçla ilgili ve trafik kuralları bilmek gibi şeylere ihtiyaç yok. Babadan ya da bir büyükten, olmadı bir arkadaştan arabayı alır istediğin yerde, hızda kullanırsın. Kim niye bir şey sorsun veya “ver bakalım ehliyet ruhsat” desin.
Ondan sonra da sağlık bakanı, “maskeleri takın, bakın corona cortlamış tekrar, aşılarınızı olun yoksa virüsten hayatınız kayar, demedi demeyin” diyerek kendini paralıyor. Siz ehliyete takmış yazıp duruyorsun deseniz de haklısınız, derim. Maske, mesafe, aşı, evde kalın ki, Almanların elde kalan aşıları satılsın.