Temiz çevre istiyoruz ama önce herkesin kendi kapısının önünü çevresini temiz tutması gerekir. İşe kendi kapımızın önünü temizlemekle başlamalıyız. Düşünün hepimiz bir sokakta, mahallede yaşıyoruz. Çoğu mahallelerde gözlemlediğim kadarıyla ya çöpü yukardan aşağıya pat diye atıyorlar ya da konteyner beş adım mesafede iken kapılarının önlerine bırakıyorlar. Herkesin bunu yaptığını düşünürsek o sokak, mahalle çöp yuvasına döner değil mi? Toplumda yaşamanın kuralları vardır bu kurallara uymak zorundayız. Eğer temiz bir çevre istiyorsak örnek olarak çikolatayı yiyip çöpünü yere atmamalıyız. Sigarayı içip izmaritini yere atmamalıyız. Çok zor değil ki iki adım ötedeki çöp kutusuna atmak.
Bir şey yapmayıp da temiz çevrede oturmak istiyorum dediğimizde bunu demeye hakkımız yoktur. Taşın altına elimizi koymamız gerekir. Değişim kendimizde başlar sonra çevre gelir. Eğer biz değişime açık değilsek sonuç eksi değer olur. Yerlere attığımız sakızların kuşlara zarar verdiğini biliyor muyuz? O kuş onu yem sanıp yemek istiyor sonuç ölümüne neden oluyor aslında belki de istemeden bir hayata son veriyoruz. Aslında belediyelere de burada çok önemli bir rol düşüyor. Mesela her mahallede sokakta olmasa bile mahallelerin bazı noktalarına çöpleri ayrıştırmak için ayrı konteynerler kutular kullanılmalı. İşte camlar ayrı, plastikler, metaller ve kağıtlar ayrı yerlerde toplanmalı.
Değerli Belediye Başkanımıza seslenmek istiyorum, “lütfen gerekli hassasiyeti göstermenizi rica ediyorum.” Vatandaşımızı da bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Mesela evlerde yağ atıkları birikiyor. Bunu asla lavabolardan dökmemek gerekir. Bunun için okullarda yağ toplama yerleri oluyor genelde oralara biriktirip götürmemiz daha doğru olabilir. Unutmayalım değişim kendimizde başlar…