Geçen akşam Bulancak Atatürk Ortaokulunun spor salonundan takımın antremanından çıkmış eve gidiyordum. Okul bahçesinden aşağı doğru inerken karşıdan 2 genç çocuk geliyordu. Bu gençler 13-14 yaşında ya vardı ya, yoktu. Tam yanımdan geçerken saçının bir kısmını altın sarısına boyatmış olanı diğerine “La 1180liraya sattım” diye bir şey söyledi. O bunu söylerken benimle karşı karşıya gelen bir başka gençte bisikleti ile bunlara yaklaştı ve bu “sattım” diyen gence bağırarak “ne sattın lan” diye sordu. Bende esprili bir cevap beklerken, bu genç öyle bir laf etti ki, akıllara seza!
Bu genç; aynen yazıyorum, kimse nedir bu demesin!
“Ananı sattım ananı” diye cevap verince benim başımdan soğuk sular dökülür gibi oldu.
Önce bir durayım da birkaç kelam edeyim, “aklını başına getiriyim” diye düşündüm, ancak rahatsız olduğumdan eve gitmek zorundaydım.
Yolda giderken kendi kendime “Ya bunlar nedir böyle, hiç mi anası babası yok bu gençlerin, neler öğrenmişler ailelerinden, büyüklerinden, okullardan, çevresinden, sadece küfür, hakaret, argo, kavga mı” epeyce bir düşündüm durdum.
Bu konularda çok sayıda köşe yazdım, arkadaşlar arasında sohbet ederken, bize bu konularda haber ve bilgi verenler ile de mevzuyu masaya yatırıp çözüm üretmeye çalıştık.
Gittiğimiz yol ancak, bir arpa boyu diyebileceğimiz yol kadar diyebilirim. Onca araştırma, inceleme, gençlerle yapılan çalışmalar, devlet ve özel kurumların konu ile ilgili yaptığı bütün çalışmalardan sonra yapılanlar nerde ise hiç diyebilirim.
Ne yapacağız, ne edeceğiz inanın kimse bilmiyor.
Cehennemin yoluna köşe taşlarını bir bir döşüyoruz haberimiz yok.