İnsan daha yeni yeni hayata atılmaya başlamadan önce her şeyi o kadar tozpembe görür ki, sonradan gördüğü, duyduğu ve karşılaştığı onca şeyin bir hikaye olduğunu anladığında bazen çok geç olur. Okula gittiğimde ortaokul ve lisede yabancı dil diyerek iki dilden birini seçmemiz isteniyordu. Neyin ne olduğunu bilmediğimiz içinde kulaktan duyduğumuz veya öyle istendiğini o zaman anlamadığımız içinde daha çok İngilizceyi seçerdik. Ben de öyle yaptım ve bu iki okul boyunca İngilizce derslerinde öğrenmeye çalıştık. Az buçuk öğrendim. Bana faydası oldu mu, eh işte diyebilirim. Tarzanca’dan biraz daha iyi sayılır. Okuduğumu anlarım. Akademik veya teknik olarak çokta anlamam. O vakitler çok göze batmayan bu yabancı dil meselesi artık hayatımızın bir parçası olmuş gibi.
Arada sırada Giresun’a gider gelirim iş için ya da arkadaşları ziyarete. Dolmuşa binerim ve yol boyunca yol kenarında olan tabela ve buna benzer şeylerin üzerinde yazılı olan şeyleri okurum. Bulancak’tan başlayarak varacağım yere kadar bu üzeri yazılı olan şeylerin büyük bir kısmı İngilizce yazı ile yazılmış olur. İşte, ev, emlak, fabrika, tesis ve buna benzer yerlerin tanımı için hep İngilizce yazılmış. Hatta kiminde tek kelime Türkçe bile yok. Ne iş yapılır veya nedir bakıp dururum saf saf. Sonra Güre’ye geldiğimde GRÜ’nin girişinden itibaren işyerlerinin önemli bir kısmının yabancı dil ile yazılı tabelalarını görürüm. Ben gidip gelirken okumaktan bıktım. Bu kadar yabancı hayranı olmanın bir mantığı yok. Okuma yazma bilmeyen biri buralara gelip içeri girmeden önce ne olduğunu anlamaz ise bizim durumda aynen öyle aslında.
Bu dil emperyal yapının dilidir. Dünya’nın efendisi olduğunu ileri süren ve sömürünün savunucularının zorla kabul ettirdiği, evrensel konuşma dili budur diye dayattığı ve olmazsa olmaz, öğrenilecek diye kafa ütüledikleri bir planın tahakküm yolu bu dildir. Her yere sirayet etmişler. Anaokulu, okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite, iş güç, basın yayın, teknoloji, bilim, falan filan, kod yazılımı ve buna benzer çokça şeyde ille de olacak denen durum budur. Hepsinin canı cehenneme, hayatımızı bunlar belirleyecekse; KARŞI KOYMAK BORCUMUZDUR. Alsınlar Başlarına Çalsınlar dillerini.