Daha birkaç gün önce kalem aldığımız çöp konusundaki yazımın mürekkebi kurumadan dün yine Piraziz’den gelirken aynı şey ile karşılaşınca; “yok bu iş düzelecek gibi değil” dedim içimden.
İşim bitip Bulancak’a gelmek için dolmuşa bindim ve yola çıktık. Maden mevkiinin orayı biraz geçince yolun sağındaki her yerde çöp görünce, “bu da nedir” diye şaşırıp kaldım. Kaldırımda, yol üstünde, bahçelerin kenarında, fındık dallarında, dikenlerde, otların içinde Bulancak sanayi sitesi girişine kadar olan yol boyu güzergahının her yerinde aklınıza çöp olarak ne gelirse hepsi bir güzel dağılmış ve atılmış haldeydi. Cuma günü böyle bir manzara yoktu. Sahil boyundaki çöp dağlarını yazmıştım. Sanki beni biri duymuşta, “aha istediğin çöp ne kadar varsa gözüne sokayım da artık bizi yazma” der gibiydi. Öyle durup dururken bu çöpler ortaya çıkmış değil tabii! Pazartesi gecesi gece yarısı çıkan fırtına, yağmurdan sonra fırtınanın savurduğu çöplerdi bunlar. Fırtına çöpleri bir yerden alıp diğer yerlere savurup durunca bu çöplerde yolun bu tarafına doğru kendine yer etmiş. Suçlu fırtına mı derseniz, “hayır” derim. Yine biziz suçlu olan. Bir türlü çöplerimizi çöp kutularına, kapalı çöp alanlarına veya temizlik işçilerinin alacağı bir yere bırakmayınca olacağı budur.
Birde bu sağa sola savrulan çöplerin toplanması da bir bela. Kim nasıl toplayacak ve zaman harcayacak. Belki de her fırtına ve rüzgarda böyle oluyordu biz göremediğimiz içinde fark etmiyorduk. Allah bilir kaç günde bunlar toplanır ve çöp deposuna atılır.
Çöp konusu tam anlamı ile bir kültür sorunu ve kolay kolay da çözülecek gibi değil. Bunun için topyekun bir mücadele lazım. Öyle birkaç kişinin veya kurumun işi değil bu iş.
Bugün aslında başka bir mevzudan bahsedecektim fakat yoldaki bu manzarayı görünce ister istemez sıcağı sıcağına bunu yazayım da; belki bir okuyan işe el atarda çöp sorunu ile ilgili olarak kalıcı bir çözüm için seferber olur, dedim. Yoksa boşuna mı bekliyoruz?