Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

NEREDEN BİLELİM O ZAMANLAR CELİBON’UN FAYDALARINI

Sene 1974-75 veya daha biraz sonrası olabilir. Alamanya’nın yabancı işçi alımının hızla arttığı senelerdi. İlçenin taşı toprağı altın olmadığı, mahalle ve sokaklarında insanların birbirini tanıdığı, vukuatın çok az olduğu ve benimde liseye daha yeni geçeceğim zamanların öncesi. Mahalledeki az sayıda Alman gurbetçisi Hasan Ulusan ağbimizin izine geldiği günlerde oğlu Birol bize de Alaman çikolatısı ve celibon denilen yumuşacık, ağızda eriyip giden şeylerden vermesini beklerdik. O da kaç kişi isek top oynarken getirir ve dağıtırdı. Ulan, bu celibon hakikaten de tadı ile bizleri kendine bağlar ve bir daha ki gelişe kadar, sene boyunca bu anı beklerdik. Tabii daha ortaokulu yeni okuyor ve yavaş yavaş liseye doğru adım adım gidiyorduk. Gel zaman, git zaman, bu celibonun ne menem bir şey olduğunu çok sonra öğrenince bir daha kolay kolay bu şeyi yemedim. Hala da bu tür şeyleri ne alırım ne de yerim. Dün gazete de emekli komutan Ali Demirhan ve Bahtiyar Çolak kardeşim ile sohbet ederken, bu celibon meselesine de köşeden bucaktan az temas ettik. Her niye ise bu Alaman denen milletin bize kakaladığı pardon severek gönderdiği her şeye karşı bir hayranlık duyardık. İşte bunlar iki savaşta mağlup olmuş amma velakin, çok çalışıp refah içinde yüzer olmuşlar masalı ile beyinlerimiz bir güzel çamaşır suyu ile yıkanır gibi yıkanmış ve Alaman hayranları olarak bu günler gelinmiş. Gelinmiş diyorum, ben de buna çok inanmasam da; adamlara helal olsun diye haklarını teslim ederdim. Hatta bir ara bu Alamanya’ya gitme sevdası bana da musallat olmuştu. Sonra bu Alamanya işinin ne olduğuna dair çok şey okuyup üfleyince yavaşta olsa bu hayranlık şeysinden kurtuldum. Daha doğrusu Alamanya başta olmak üzere Evrupa denen yalan ve göz boyası hikayesinde çok sancı çekmeme rağmen kurtuldum ve bugün çitilenmiş bir halde hayata devam ediyorum. Bu celibon, efendim, çikolata, aromalı içecekler, gazlı ve asitli, kola denen zevatlar, hamburger, sandaviç, mcdanıls denen ürünler, ayakta yemek yeme, raf ömrü uzatılmış her şey, paketli gıdalar, parfüm, deterjan, güzellik malzemeleri ve aklınıza gelecek Evrupa menşeli bütün ürünlerin bir numarası olduğunu öğrendik ve yolumuzu onlardan bu yana doğru çevirdik. Hepsi bir kapitalist oyunu ve asla teslim olmayı da düşünmüyorum. Canları da cehenneme diyorum bu hikayelerin.                  
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2024 - Cuma
Erhan GÜNDOĞAR

NEREDEN BİLELİM O ZAMANLAR CELİBON’UN FAYDALARINI

Sene 1974-75 veya daha biraz sonrası olabilir. Alamanya’nın yabancı işçi alımının hızla arttığı senelerdi. İlçenin taşı toprağı altın olmadığı, mahalle ve sokaklarında insanların birbirini tanıdığı, vukuatın çok az olduğu ve benimde liseye daha yeni geçeceğim zamanların öncesi. Mahalledeki az sayıda Alman gurbetçisi Hasan Ulusan ağbimizin izine geldiği günlerde oğlu Birol bize de Alaman çikolatısı ve celibon denilen yumuşacık, ağızda eriyip giden şeylerden vermesini beklerdik. O da kaç kişi isek top oynarken getirir ve dağıtırdı. Ulan, bu celibon hakikaten de tadı ile bizleri kendine bağlar ve bir daha ki gelişe kadar, sene boyunca bu anı beklerdik. Tabii daha ortaokulu yeni okuyor ve yavaş yavaş liseye doğru adım adım gidiyorduk. Gel zaman, git zaman, bu celibonun ne menem bir şey olduğunu çok sonra öğrenince bir daha kolay kolay bu şeyi yemedim. Hala da bu tür şeyleri ne alırım ne de yerim. Dün gazete de emekli komutan Ali Demirhan ve Bahtiyar Çolak kardeşim ile sohbet ederken, bu celibon meselesine de köşeden bucaktan az temas ettik. Her niye ise bu Alaman denen milletin bize kakaladığı pardon severek gönderdiği her şeye karşı bir hayranlık duyardık. İşte bunlar iki savaşta mağlup olmuş amma velakin, çok çalışıp refah içinde yüzer olmuşlar masalı ile beyinlerimiz bir güzel çamaşır suyu ile yıkanır gibi yıkanmış ve Alaman hayranları olarak bu günler gelinmiş. Gelinmiş diyorum, ben de buna çok inanmasam da; adamlara helal olsun diye haklarını teslim ederdim. Hatta bir ara bu Alamanya’ya gitme sevdası bana da musallat olmuştu. Sonra bu Alamanya işinin ne olduğuna dair çok şey okuyup üfleyince yavaşta olsa bu hayranlık şeysinden kurtuldum. Daha doğrusu Alamanya başta olmak üzere Evrupa denen yalan ve göz boyası hikayesinde çok sancı çekmeme rağmen kurtuldum ve bugün çitilenmiş bir halde hayata devam ediyorum. Bu celibon, efendim, çikolata, aromalı içecekler, gazlı ve asitli, kola denen zevatlar, hamburger, sandaviç, mcdanıls denen ürünler, ayakta yemek yeme, raf ömrü uzatılmış her şey, paketli gıdalar, parfüm, deterjan, güzellik malzemeleri ve aklınıza gelecek Evrupa menşeli bütün ürünlerin bir numarası olduğunu öğrendik ve yolumuzu onlardan bu yana doğru çevirdik. Hepsi bir kapitalist oyunu ve asla teslim olmayı da düşünmüyorum. Canları da cehenneme diyorum bu hikayelerin.                  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.