Ülke gündemi salgın tedbirleri ile birden değişti. Hafta başında alınan kararların yansıması hafta içinde devam etti. Gazeteci olarak yüzlerce kişinin tepkisini ve derdini dinledim. Bu kez belki çok sert yasaklar yok ama eve ekmek götürecek olanların zararı hiç hesap edilmeden, sorulmadan şu şu yapılacak, diye açıklamalar yapıldı.
Bu kısıtlamaların ne kadar devam edeceği de belli değil. Hükümet Ankara’dan bazı şeyleri hala görmek istemiyor. Her yeri büyük şehir gibi zannediyor. Anadolu’da yaşayan insanların durumu her alınan kısıtlama kararları ile daha kötü oluyor ve bu da çıkmaz sokaklara doğru gidiyor.
Hafta boyunca konuştuğum ve bana, bu işin sonu ne olacak, diye soran onlarca insanın tek derdi evine götüreceği ekmeğin azalacağıdır. Kira, vergi, şusu busu ile ayakta kalmaya çalışan onca insanın derdi bu salgın sebebiyle bir kez bile düşünülmeden, kısıtlama kararları alınmasının hiçbir akıllı yanı yok. Bu iş ilk seçimde hükümete karşı bir gol olacak gibi görünüyor. Öyle eve ve işe paket servis, gel al gibi bu ülkenin ruhuna uymayan ve hitap etmeyen çözümler ilk yapıldığında bir nebze olsun işe yaramıştı. İkinci kez olduğunda bu işin çok da fayda sağlamayacağı ortada. Zaten 7-8 aydır salgın korkusundan iş yapmayan onca iş yeri, bu kez daha da mağdur oldu.
Hele ki alınan bazı kararlar salgını durdurmak için değil, esnafın anasını ağlatmaktan başka işe yaramaz.
Bu iş her akşam televizyona çıkıp, şunu yapmaz isek şöyle olur, diyen tuzu kuruların söylediği gibi gitmiyor Anadolu’da. Alacaksın 15-20 bin lira ballı maaş, girmişsin bilim kurulu gibi kıyak bir yere; vatandaşı korkutmak için salla dur oradan. Anadolu’da ve tabii ki, büyük şehirde ekmek parası kazanmak isteyen emekçi, esnaf ve daha az ücrete çalışan herkes içinde geçerli olan bu durum, bu yasakçı zihniyetin umurunda bile değildir. Bu ülkede büyük bir nüfus ortalama 1500-2000 lira için çalışır. Beyzadelerde yeni dünya düzeni kurulacak, diye atıp tutar.
Anlayacağınız sıkıntı çok büyük ve bunun bir karşılığı olacak gibi geliyor bana!