Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Recep abi salatiği ne diin(?)

Kendi halinde anlık ve sürekli kullanılan bu yerel söylemler, her zaman dikkatimi çekmiş ve söylendiğinde hoşuma gitmiştir. Dün ‘Karılar Pazarı’nın olduğu yerden geçerken tezgah açmış bir pazarcı esnafımıza yine aynı yerde pazarcılık yapan esnaf kadın yanına gelerek; ‘Recep ağbi, salatiğii ne diin?’ deyince ister istemez lafın geldiği yere baktım ve iki esnafın arasındaki konuşmanın devamını az buçuk duydum. Recep abi denilen kişi ağzın içinden altı lira gibi bir şey dedi. Diğer esnaf olan kişi ise; ‘bende de 10 lira’ diye cevap verdi. Pazarda her zaman bu tür konuşmalara sık sık rast gelirim. İnsan hikayelerinin tabii olduğu yerlerden birisi pazar yerleridir. Eskiden beri hemen hemen her hafta eve alınan her şeyi taşıdığım için çok sayıda esnafı tanırım. Pazar hikayeleri arada sırada yazdığım dolmuş hikayeleri gibi bu toprakların insanlarının en tabi hali olarak bende tartışılmaz bir yere sahiptir. Ben de öyle çok kendimi kasmadan Bulancaklı’nın ve çevre yerlerde konuşma biçimi neyse ona göre konuşur ve bundan bir sıkıntı da duymam. İster okusunlar, ister okumasınlar, isterse en önemli yerlere gelsinler, hayatı boyunca aynı kalan ve konuşan insanlara her zaman daha çok prim veririm. Diksiyon veya çok güzel konuşmayı fazla aramam o anda ne konuşuluyorsa ve söyleniyorsa benim için yeterlidir. Zamanında televizyon ve radyolarda yaptığım bütün programlarda yerel ağızların ve şivelerin konuşulmasına her zaman dikkat ettim. Yani diksiyon veya güzel konuşma diye bir şeyi aramadım. İnsanlar içinden geldiği gibi konuştu mu ve bir şeyler söyledi mi, derdini daha iyi anlattığına inanırım. Anamızdan akademik bir yapıda doğmadık. Bir unvanımız da olmadı. Buna da gerek yok. Diksiyonlu konuştum diye veya çok güzel edebiyat parçaladım diye kimse bana madalya falan vermiyor. Böyle bir talebimiz de olmadı. Çarşıda, pazarda veya herhangi bir yerde insanlarla çok sık karşılaştığım için hiç sıkıntı duymadan, konuşmaktan ve onları dinlemekten müşkülat hissetmem. Sadece yazı yazarken, haber yaparken bunlara dikkat ederim. Yazı işi farklı, konuşmaya çok benzemez. Yazılı kültürün en önemli kaynağıdır. Yeri geldi mi köşe yazılarında yerel dilleri olduğu gibi yazmakta bir sıkıntı yoktur. Okuyanlar içinde bazen eğlenceli olabilir. Yeni nesil dediğimiz okumayla arası olmayan kesimde bu yerel dilleri öğrenmiş olabilir. Bir yerde söylendi mi şaşırıp kalmazlar. Kimse anasından bülbülün şakıdığı gibi şakıyarak doğmuyor. Bugün de böyle fazla gündem oluşturmayan yazı ile bitirelim.
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2021 - Cumartesi
Erhan GÜNDOĞAR

Recep abi salatiği ne diin(?)

Kendi halinde anlık ve sürekli kullanılan bu yerel söylemler, her zaman dikkatimi çekmiş ve söylendiğinde hoşuma gitmiştir. Dün ‘Karılar Pazarı’nın olduğu yerden geçerken tezgah açmış bir pazarcı esnafımıza yine aynı yerde pazarcılık yapan esnaf kadın yanına gelerek; ‘Recep ağbi, salatiğii ne diin?’ deyince ister istemez lafın geldiği yere baktım ve iki esnafın arasındaki konuşmanın devamını az buçuk duydum. Recep abi denilen kişi ağzın içinden altı lira gibi bir şey dedi. Diğer esnaf olan kişi ise; ‘bende de 10 lira’ diye cevap verdi. Pazarda her zaman bu tür konuşmalara sık sık rast gelirim. İnsan hikayelerinin tabii olduğu yerlerden birisi pazar yerleridir. Eskiden beri hemen hemen her hafta eve alınan her şeyi taşıdığım için çok sayıda esnafı tanırım. Pazar hikayeleri arada sırada yazdığım dolmuş hikayeleri gibi bu toprakların insanlarının en tabi hali olarak bende tartışılmaz bir yere sahiptir. Ben de öyle çok kendimi kasmadan Bulancaklı’nın ve çevre yerlerde konuşma biçimi neyse ona göre konuşur ve bundan bir sıkıntı da duymam. İster okusunlar, ister okumasınlar, isterse en önemli yerlere gelsinler, hayatı boyunca aynı kalan ve konuşan insanlara her zaman daha çok prim veririm. Diksiyon veya çok güzel konuşmayı fazla aramam o anda ne konuşuluyorsa ve söyleniyorsa benim için yeterlidir. Zamanında televizyon ve radyolarda yaptığım bütün programlarda yerel ağızların ve şivelerin konuşulmasına her zaman dikkat ettim. Yani diksiyon veya güzel konuşma diye bir şeyi aramadım. İnsanlar içinden geldiği gibi konuştu mu ve bir şeyler söyledi mi, derdini daha iyi anlattığına inanırım. Anamızdan akademik bir yapıda doğmadık. Bir unvanımız da olmadı. Buna da gerek yok. Diksiyonlu konuştum diye veya çok güzel edebiyat parçaladım diye kimse bana madalya falan vermiyor. Böyle bir talebimiz de olmadı. Çarşıda, pazarda veya herhangi bir yerde insanlarla çok sık karşılaştığım için hiç sıkıntı duymadan, konuşmaktan ve onları dinlemekten müşkülat hissetmem. Sadece yazı yazarken, haber yaparken bunlara dikkat ederim. Yazı işi farklı, konuşmaya çok benzemez. Yazılı kültürün en önemli kaynağıdır. Yeri geldi mi köşe yazılarında yerel dilleri olduğu gibi yazmakta bir sıkıntı yoktur. Okuyanlar içinde bazen eğlenceli olabilir. Yeni nesil dediğimiz okumayla arası olmayan kesimde bu yerel dilleri öğrenmiş olabilir. Bir yerde söylendi mi şaşırıp kalmazlar. Kimse anasından bülbülün şakıdığı gibi şakıyarak doğmuyor. Bugün de böyle fazla gündem oluşturmayan yazı ile bitirelim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.