Eski sporcularımdan şimdi ise bir iş yerinde çalışan İsmail Çercil ile hemen hemen her akşam eve giderken rast geliriz. Kendisini her gördüğümde elinde cep telefonu ha bire gözü ekranda sürekli bir şeyler izler durur.
Arada sırada ona sorarım “ne var bu telefonda” diye. O da gözünü ekrandan ayırmadan cevap vermeye çalışır fakat, laf ağzından yuvarlanıp gider. Birkaç gün önce eve giderken, yine yolda karşılaştık. Gözü telefonda olduğundan beni önce görmedi. Ben birkaç kez “İsmail İsmail” diye seslenince, bakıverdi ve “ne oldu hoca” diye cevap verince, “la bu nasıl bir iş İsmail, anan seni telefonla mı dünya getirdi” diye karşı atak yaptım. O da gülerek “yahu sende az teknoloji ile ilgilensen olmaz mı” dedi. Hem benle konuşuyor hem de ekrandaki görüntüyü kaçırmak istemiyor, aynı zamanda önündeki kaldırımı görmeden yürümeye çalışıyor. Ben daha fazla laf etmeden arkadaşın dükkanına uğradım. Sadece İsmail değil, böyle kaç arkadaşım yolda giderken, bir yerde otururken, sohbet etmeye çalışırken ellerinde cep telefonları nereye yetişmeye çalışıyorlar anlamış değilim. Öyle teknoloji delisi olmadım. Olmadım da; benim için hiçbir önemi yok. Mümkünse hayatımın içinden hep çıksın derim. Ne kadar lazımsa o kadar olsun. İsteyen de teknoloji ile yatıp kalksın bana ne. Hayatında kitap nedir bilmeyen, gazete, dergi okumamış, muhabbet ve sohbet nedir uzakta kalmışların sığınma evi olmuş teknoloji.