Hafta içinde kitap fuarına gitmek için dolmuşa bindim ve Giresun’a doğru hareket ettik. Daha dakika bir demeden yan tarafımda oturan hanım yolcunun telefonla konuşması başladı. Dolmuşta kimsenin de sesi çıkmadığı için bu hanımın sesi dolmuşun içinde çok rahat bir şekilde duyuluyordu. Zaten bir arka koltukta oturduğundan sanki benimle konuşur gibi oluyordu. “Allah’ım bu nedir yahu, her seferinde beni buluyor bu dolmuşlardaki telefonla sohbet” diye sabır ederek devam ettik. Hanımefendi hiç susmadı Giresun’a varana kadar. Lak lak olmadı tak tak habire bir şeyler anlattı durdu. Oğlunun askerliğinden girdi, evdekilerin halinden çıktı. Arada sırada karşısındaki kişi ile de bolca güldü ve hiç kimseyi iplemeden konuştu. Bir ara şuna “hanım hanım seni dinlemek zorunda değiliz” diye bir laf edeyim” dedim sonra “şimdi bu iş karakola kadar uzar ondan sonra ayıkla pirincin taşını” diye vazgeçtim. Zaten kafadan sakat bir insanım gazeteci olarak, aniden parlarız ve sonunun ne olacağını pek hesap etmeden tartışmaya başlarız.
Bu toplu taşıma araçlarında oldum bittim bir türlü başkasının haklarına saygı göstermek gibi bir düşüncemiz olmaz. Madem araca bindin telefonla olan konuşmanı tamamlarsın ondan sonra araca binersin. Kimi daha yolda konuşmaya başlar ve yolda devam eder gittiği yerde iner ve hala konuşur. Sanki telefon değil de, kulağı bir konuşma aracına dönmüştür. Sabah akşam hiç ara vermeden konuşur durur. İnsan rahatsız olur yahu! Bu kadar konuşmayı ülkenin cumhurbaşkanı bile yapamaz. Havadan sudan iki kelam edersin ve başkasına anlatacağın özle bir durum varsa, kimsenin duymayacağı bir yerde konuşur ve bitirirsin. Benim ya da başka bir insan senin özel konuşmadan niçin haberdar olsun ki!