Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

BENDE ÖYLE BİR TUTKU İŞTE, YAZMAK

Yazmaya ve okumaya çocuk yaşta başladım.Bizim çocukluğumuzda yasak olan Tommiks Teksas çizgi romanlarıyla okumaya başlamıştım. Sonra denemeler yazmaya, daha sonraları  günlük  tutmaya    başlamıştım.   Yazmaya başladığımda gayem  öğrendiklerimi,bildiklerimi ifade edebilmek ve daha iyi anlamak için yazmaktı.Çünkü insan yazarken öğrendiği kadar başka bir şekilde öğrenemiyor. Yazı öyle  bir güce sahip ki…Yaptıramadığı şey yok. Hislerinizin tercümanı,duygularınızın dökümü olur yaprak yaprak, satır satır. Gülümsetir, ağlatır, kızdırır, sevindirir. Küstürür, barıştırır.Yakınlaştırır, uzaklaştırır. Uçurur, süründürür. Kalbinizin kapısını aralar, bazen ruhunuzu yaralar.  Bizim gençliğimizde lise yıllarımızda gazeteler genç kalemlere yer verip en iyi yazıları para ile ödüllendiriyorlardı. Hürriyet Gazetesinin Saklambaç eki vardı. Benim yazıp gönderdiğim birçok makalem para ödülüne layık görüldü. Ayda en az iki kez yazım yayınlanıyor param postaneye yatıyordu. Böylece okul harçlığımı kimseye yük olmadan çıkarıyordum. Yazmak okumak kadar önemlidir. Çünkü insan yazacağı konuyu araştırırken  daha fazla ve daha dikkatli okur. Bilgiyi her zaman tazelemek için yazmak gerekir. Benim görev yaptığım Bulancak Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde bazı öğrencilerim henüz yolun başında olmalarına rağmen güzel yazılar yazıyorlar. Cansu Güney, Hümeyya Vildan Kılıç denemeleri var. Geleceğin yazarları bu kızlarımız. Yazı için kendime hiçbir zaman sınır koymam. Yazabildiğim kadar yazarım. İnsan, duygularının anlaşılmadığını, gözüne değen bakışların anlamsızlaştığını gördüğünde samimiyetlerin yalan, kalplerin vefasız olduğunu anladığında, ince bir sızı ateş olup gizliden gizliye içini yaktığında, ruhunu taşımaktan yorulduğunda, canının zamansız çöktüğünü hissettiğinde ve de yüzüne bakmak istemediğinde yaşamın, bulunduğu eşikten öyle bir yere gitmek, öyle bir şeye sığınmak istiyor ki… Böyle anlarda, düşerek dizini kanatmış, sızlana sızlana annesine koşan çocuklar gibi, bir şiire bir şarkıya, bir kitaba, gerçek-katıksız-karşılıksız bizi kucaklayacağını bildiğimiz bir sevecenliği hissedip, güzel şeyleri ruhumuza nakşetmek istiyoruz. Zaman hızla akarken, hayat sürüp giderken nefes aldığım sürece beni heyecanlandıran, mutlu eden, yaşadığımı hissettiren, gülümseten, bazen de ağlatan, aşk gibi tutkuyla bağlı olduğum, bundan sonra da tutkuyla devam edeceğim, sevda gibi vazgeçemeyeceğim bir şey var. O da yazı yazmak. laf vardır; 'Söz uçar, yazı kalır' diye, boşuna dememişler. Şu koskoca evrende unutulmamanın, ölümsüzlüğün, yaşanmışlığın ta kendisinden küçücük bir parça olmak için… Nokta kadar bile olsa!
Ekleme Tarihi: 13 Mart 2017 - Pazartesi
Erol KÜÇÜK

BENDE ÖYLE BİR TUTKU İŞTE, YAZMAK

Yazmaya ve okumaya çocuk yaşta başladım.
Bizim çocukluğumuzda yasak olan Tommiks Teksas çizgi romanlarıyla okumaya başlamıştım. Sonra denemeler yazmaya, daha sonraları  günlük  tutmaya    başlamıştım.   Yazmaya başladığımda gayem  öğrendiklerimi,bildiklerimi ifade edebilmek ve daha iyi anlamak için yazmaktı.Çünkü insan yazarken öğrendiği kadar başka bir şekilde öğrenemiyor. Yazı öyle  bir güce sahip ki…Yaptıramadığı şey yok. Hislerinizin tercümanı,duygularınızın dökümü olur yaprak yaprak, satır satır. Gülümsetir, ağlatır, kızdırır, sevindirir. Küstürür, barıştırır.Yakınlaştırır, uzaklaştırır. Uçurur, süründürür. Kalbinizin kapısını aralar, bazen ruhunuzu yaralar.  Bizim gençliğimizde lise yıllarımızda gazeteler genç kalemlere yer verip en iyi yazıları para ile ödüllendiriyorlardı. Hürriyet Gazetesinin Saklambaç eki vardı. Benim yazıp gönderdiğim birçok makalem para ödülüne layık görüldü. Ayda en az iki kez yazım yayınlanıyor param postaneye yatıyordu. Böylece okul harçlığımı kimseye yük olmadan çıkarıyordum.
 Yazmak okumak kadar önemlidir. Çünkü insan yazacağı konuyu araştırırken  daha fazla ve daha dikkatli okur. Bilgiyi her zaman tazelemek için yazmak gerekir.
Benim görev yaptığım Bulancak Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde bazı öğrencilerim henüz yolun başında olmalarına rağmen güzel yazılar yazıyorlar. Cansu Güney, Hümeyya Vildan Kılıç denemeleri var. Geleceğin yazarları bu kızlarımız. Yazı için kendime hiçbir zaman sınır koymam. Yazabildiğim kadar yazarım. İnsan, duygularının anlaşılmadığını, gözüne değen bakışların anlamsızlaştığını gördüğünde samimiyetlerin yalan, kalplerin vefasız olduğunu anladığında, ince bir sızı ateş olup gizliden gizliye içini yaktığında, ruhunu taşımaktan yorulduğunda, canının zamansız çöktüğünü hissettiğinde ve de yüzüne bakmak istemediğinde yaşamın, bulunduğu eşikten öyle bir yere gitmek, öyle bir şeye sığınmak istiyor ki… Böyle anlarda, düşerek dizini kanatmış, sızlana sızlana annesine koşan çocuklar gibi, bir şiire bir şarkıya, bir kitaba, gerçek-katıksız-karşılıksız bizi kucaklayacağını bildiğimiz bir sevecenliği hissedip, güzel şeyleri ruhumuza nakşetmek istiyoruz.
 Zaman hızla akarken, hayat sürüp giderken nefes aldığım sürece beni heyecanlandıran, mutlu eden, yaşadığımı hissettiren, gülümseten, bazen de ağlatan, aşk gibi tutkuyla bağlı olduğum, bundan sonra da tutkuyla devam edeceğim, sevda gibi vazgeçemeyeceğim bir şey var. O da yazı yazmak.
 laf vardır; 'Söz uçar, yazı kalır' diye, boşuna dememişler. Şu koskoca evrende unutulmamanın, ölümsüzlüğün, yaşanmışlığın ta kendisinden küçücük bir parça olmak için… Nokta kadar bile olsa!
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.