Korona virüsün tüm dünyada yarattığı panik sürerken, yüksek risk grubunda olan tek topluluk olan sağlıkçılar salgın ile mücadelede bir adım bile geri durmadılar… Küresel salgına dönüşen korona virüs nedeniyle ülkemizde Prof. Doktor Fevzi Aksoy, Prof. Doktor Cemil Taşçıoğlu, Prof. Doktor Sedat Tellaloğlu, Prof. Doktor Feriha Öz, Hemşire Ayla Balaç’ı kaybettik.
Yine 600’ün üzerinde sağlıkçı Koronovirüs bulaştı. Ayrıca Çin’de hayatını kaybeden doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının sayısı yüzde 30’un üzerine çıkarken, sağlık ekipleri buna karşı yılmadılar ve riskin yüksek olmasına rağmen virüsle savaşın ön cephesinde yer almaya devam ettiler. Merkez üssünün Avrupa haline geldiği koronaya karşı Türkiye, İtalya’dan İngiltere’ye, Avrupa’dan Ortadoğu’ya tüm sağlık çalışanları bir insanı yaşatabilmek için büyük bir çaba gösteriyor. Virüsün var olduğu Türkiye’de de Türk doktorları, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları hayatlarına riske atarak görevlerini yerine getiriyor. İnsanlığın var oluşundan bu güne kadar sağlık çalışanları, her şartta acılarının dindirilmesi, onların bozulan sağlıklarını yeniden kazanabilmeleri için kendi sağlıklarından vazgeçmiş ve insanlığın iyiliği için mücadele etmişlerdir. Dünya tarihine bakıldığında, kendi hayatından, sevdiklerinden vazgeçerek, insan sağlığına adanmış binlerce isimsiz kahraman sağlık çalışanıyla karşılaşırsınız. Onlar savaşta, gaz lambalarının ışığı altında ülkesi, milleti için yaralanan gencecik askerlerin iniltileri arasında yaraları pansuman ederler. Gün gelir, amansız hastalıklara karşı, toplumu yeniden ayağa kaldırmak, insanoğlunun kaderini kurtarmak için kendi canlarından vazgeçerler. Geçmiş tarihlerde sağlıkçılar, sıtmaya, vebaya karşı nasıl amansız mücadele vermişlerse; bütün dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan korona virüse karşı da aynı azimle görevlerini yürütüyorlar ve tüm dünyada fedakârlık örneği sergiliyorlar. Çin'de ortaya çıkmasının ardından neredeyse tüm dünyaya yayılan korona virüse karşı yine en ön safta doktorundan hemşiresine ve diğer çalışanlarına kadar insan yaşamı için çaba gösteren sağlık emekçileri, gecesini gündüzüne katarak en riskli meslek grubu olarak salgınla topyekûn mücadele ediyor. Salgının ciddiyeti nedeniyle tüm dünyada sağlık çalışanları yoğun mesai yaparken, riskleri hiçe sayarak, çocuklarını, ailelerini arkalarında bırakarak çalışıyorlar. Sağlıkçılar, insanların büyük bir çoğunluğunun panik halinde olduğu, hapşıran, öksüren birini görünce kaçtığı, öksüren eşini eve dahi almadığı şu günlerde; hastanelerde her şeye rağmen soğukkanlılıkla kalıp hastalara hizmet ediyorlar. Birçok doktor ve hemşire günü ya hiç uyumadan ya da hastanelerde bulabildikleri bir sandalye üzerinde ya da yerde kısa süre uyandıktan sonra tekrar görevlerinin başına dönüyor. Ekiplerin virüse maruz kalmamak adına kullanmak zorunda oldukları, özel giysiler ve maskelerin ağırlığı da iş yüküne daha da zorlaştırıyor. Bütün gün yüzlerinden çıkaramadıkları maskeler çalışanların yüzlerinde derin izler bırakıyor. Okullar kapatıldı, alışveriş merkezleri boşaldı, toplantılar iptal oldu hatta uluslararası sınırlar bile kapatıldı... İnsanlar birbirlerine bakmaya korkuyorlar, dokunmayı unuttular... Ama hastaneler hâlâ açık ve sağlıkçılar hâlâ hastalara dokunup nabız bakıyor, muayene ediyor. Eğer ateşi olan bir hasta varsa ve öksürüyorsa hiç tereddüt etmeden müdahale ediyorlar. Yüksek risk grubunda olan tek topluluk sağlıkçılar ama korona virüsü taşıyanlara karşı asla geri planda durmayanlar da onlar… Sağlık ekiplerinin virüse maruz kalmamak adına kullanmak zorunda oldukları, özel giysiler ve maskelerin ağırlığı da iş yüküne daha da zorlaştırıyor. Bütün gün yüzlerinden çıkaramadıkları maskeler çalışanların yüzlerinde derin izler bıraksa da, sağlıkçılar, dünyayı saran korona kâbusunda insanlığın hafızasında kendilerine minnettar kalacağı izler bırakıyor…