Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

EVLAT ACISININ TARİFİ YOK

Daha minicik, aciz bir varlıkken alıyorsunuz kucağınıza ve bir elma ağacının büyütüp meyve vermesi gibi gözlemliyorsunuz bütün gelişimini. Emekliyor, yürüyor, koşuyor, okula başlıyor derken eli kınalı bir gelin ya da çiçeği burnunda bir damat oluveriyor. Geleceğe yelken açıyor, kendi yuvasını kurmak için. Maalesef ölümlü dünyada her zaman böyle olamıyor. Bir olayla film bir yerde kopuveriyor. Ve gözünüzden sakındığınız evladınızı, evlatlarınızı, ellerinizle koyuyorsunuz kara toprağa. Geçtiğimiz Çarşamba günü Piraziz’de serinlemek için girdikleri denizde boğulan iki kardeş ve kuzenin ölümü Piraziz’i yasa boğdu. Olayı haber alıp olay yerine koşan baba ve annenin feryadı inanın halen kulaklarımda. Hatta bütün gece uyuyup uyanıp aynı sesi duydum desem abartılı olmaz. Her zamanki gibi sıradan bir gün yedirip giydirip uğurluyorsunuz çocuğunuzu ve kısa süre sonra ölüm haberini alıyorsunuz bir değil hem de 3 evlat. Buna yürek dayanır mı? Gerçekten de dayanılması zor bir durum. Umutlarınız geleceğiniz bir anda sönüveriyor. Furkan ve Gürkan’ın babası Serkan, annesi Hatice Memiş ile Melih Memiş’in babası Ali ve annesi Yeşim Memiş’e Allah sonsuz sabırlar versin. Bu olay bana yıllar öncesi yine bu çevrede rahmetlik abimin oğlunun boğulma olayını hatırlattı. Aynı şekilde rahmetlik abim deniz kenarında otururken çocuğunu izlerken birden gelen azgın dalgalar yeğenimi yutmuştu. İki evladınız var. Hani gözünüzden sakınıp bin bir çileyle büyüttüğünüz. Hani eline iğne batsa canınızın yandığı… Ateşi çıksa sizin yüreğiniz yanardı. Hani ilk adımı attığı gün mıh gibi aklınızda olan. Hani ‘anne’ diye ilk seslenişi. Okula gittiği ilk gün… Okumayı söküşü… Hani koştuğunda düşer bir yerini kırar, kanatırsa diye içinizin titrediği… Hani size sımsıcak sarılışı… Hani ‘annem’ dediğinde dünyaların sizin olduğu. Hani ‘babam’ dediğinde yaşadığınız sevinç. Hani masal okuduğunuz, ninniler söylediğiniz… Hani okul yolunu gözlediğiniz, geç kaldığında endişelendiğiniz. Hani kızdığınız, öfkelendiğiniz ama yine de kıyamadığınız. Yani sizin üç parçanız canınız, kanınız yani evladınız artık yoklar. Dünyanın bütün dillerinde evlat acısı aynıdır. Evlat acısının yerine konabilecek başka büyük bir acı yoktur. İşte Furkan-Gürkan-Melih’e Allah’tan rahmet dilerken, anne ve babalarına Allah sonsuz sabırlar versin.
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2018 - Salı
Erol KÜÇÜK

EVLAT ACISININ TARİFİ YOK

Daha minicik, aciz bir varlıkken alıyorsunuz kucağınıza ve bir elma ağacının büyütüp meyve vermesi gibi gözlemliyorsunuz bütün gelişimini. Emekliyor, yürüyor, koşuyor, okula başlıyor derken eli kınalı bir gelin ya da çiçeği burnunda bir damat oluveriyor. Geleceğe yelken açıyor, kendi yuvasını kurmak için. Maalesef ölümlü dünyada her zaman böyle olamıyor. Bir olayla film bir yerde kopuveriyor. Ve gözünüzden sakındığınız evladınızı, evlatlarınızı, ellerinizle koyuyorsunuz kara toprağa.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Piraziz’de serinlemek için girdikleri denizde boğulan iki kardeş ve kuzenin ölümü Piraziz’i yasa boğdu. Olayı haber alıp olay yerine koşan baba ve annenin feryadı inanın halen kulaklarımda. Hatta bütün gece uyuyup uyanıp aynı sesi duydum desem abartılı olmaz. Her zamanki gibi sıradan bir gün yedirip giydirip uğurluyorsunuz çocuğunuzu ve kısa süre sonra ölüm haberini alıyorsunuz bir değil hem de 3 evlat. Buna yürek dayanır mı? Gerçekten de dayanılması zor bir durum. Umutlarınız geleceğiniz bir anda sönüveriyor. Furkan ve Gürkan’ın babası Serkan, annesi Hatice Memiş ile Melih Memiş’in babası Ali ve annesi Yeşim Memiş’e Allah sonsuz sabırlar versin. Bu olay bana yıllar öncesi yine bu çevrede rahmetlik abimin oğlunun boğulma olayını hatırlattı. Aynı şekilde rahmetlik abim deniz kenarında otururken çocuğunu izlerken birden gelen azgın dalgalar yeğenimi yutmuştu. İki evladınız var. Hani gözünüzden sakınıp bin bir çileyle büyüttüğünüz. Hani eline iğne batsa canınızın yandığı…

Ateşi çıksa sizin yüreğiniz yanardı. Hani ilk adımı attığı gün mıh gibi aklınızda olan.

Hani ‘anne’ diye ilk seslenişi. Okula gittiği ilk gün… Okumayı söküşü…

Hani koştuğunda düşer bir yerini kırar, kanatırsa diye içinizin titrediği… Hani size sımsıcak sarılışı… Hani ‘annem’ dediğinde dünyaların sizin olduğu. Hani ‘babam’ dediğinde yaşadığınız sevinç. Hani masal okuduğunuz, ninniler söylediğiniz… Hani okul yolunu gözlediğiniz, geç kaldığında endişelendiğiniz. Hani kızdığınız, öfkelendiğiniz ama yine de kıyamadığınız. Yani sizin üç parçanız canınız, kanınız yani evladınız artık yoklar.

Dünyanın bütün dillerinde evlat acısı aynıdır. Evlat acısının yerine konabilecek başka büyük bir acı yoktur. İşte Furkan-Gürkan-Melih’e Allah’tan rahmet dilerken, anne ve babalarına Allah sonsuz sabırlar versin.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.