Bazen yaşama karşı önyargılıyız. İçimizdeki zenginliği keşfetmemiz gerekiyor. Hayatı renklendirmek,rutinden kurtulmak gerekiyor. Bu hazine hepimizde var ama farkında değiliz. Günübirlik yaşıyoruz. Gelgitler hepimizde var. Bazılarımızda uzun sürüyor, bazılarımızda kısa sürüyor. Bence sevginin korunma altına alınması gerekir. Günümüzde çok azaldığını, hatta bazı çevrelerde hiç kalmadığını düşünüyorum.
Sevgi karşılıklı emek isteyen bir olgu. Tek taraflı olduğunda kendi kendini yok ediyor. Mutsuzluğumuz çok büyük bir oranda sevgisizlikten kaynaklanıyor. Birini ya çok seviyoruz ya da o kişiden nefret ediyoruz. Sevgi bana göre en yaşatılması gereken duygu. Laf olsun diye 'Seni seviyorum' dememek gerek.
İçimizdeki biz, yaşamımızdaki dayanışma gerçeğinin temelidir. Bu gerçeği yaşayan insanlar birbirine güven duyarlar. Aile yaşamı, meslek yaşamı, komşu ilişkileri, ekonomik ve politik yaşam bu güven üstüne kurulur. Böyle bir toplumda trafik ışığında motoru stop eden aracın sürücüsüne yardım eli uzanır, çocukların ve toprağın geleceğine sahip çıkılır. Evlerin içi kadar sokakların ve kentlerin temizliğine de önem verilir. Dayanışma bilincinin olmadığı yerde içimizdeki zenginlik gizlenir. Dışa vurmaz. Dayanışmanın olmadığı yerde sen-ben anlayışı hakimdir. Çekememe olayı vardır. Meyve veren ağaç taşlanır atasözü geçerlidir.
Hayatın kendi karışık galiba. Bir kere birbirimizi anlamaya gayret etmiyoruz, birbirimizi dinlemiyoruz, birbirimize saygı göstermiyoruz. Kıskançlık duygularından, egolarımızdan arınmayı maalesef yaşımız kaç olursa olsun başaramıyoruz. Hayatı bir kavgaya dönüştürüyoruz. Hal böyle olunca mutsuz bir toplum çıkıyor ortaya.