Çevre felaketi, nükleer savaş ve pandemi sınır tanımıyor. İklim değişikliği, türümüzün şimdiye dek hiçbir zaman karşılaşmadığı varoluş tehlikesi...
Yeryüzünün akciğerleri denen Amazon yağmur ormanlarının medeni, batılı beyaz adam tarafından yağmalanmasına karşı var gücüyle haykıran yerli kabile reisi genç kadın Nemonte Nenguimo ‘Dokuz Amazon ülkesinin başkanlarına ve yağmur ormanlarımızın yağmalanması sorumluluğunda pay sahibi olan tüm dünya liderlerine sesleniyorum’ diyerek şöyle konuşuyordu; “Medeniyetinizle üstümüze çöktünüz ve işte bakın ne hale geldik.
Küresel pandemi, iklim krizi, türlerin yok oluşu ve hepsinin temelinde yatan dipsiz manevi sefalet. Bunca yıldır topraklarımızdan durmadan aldınız, aldınız, aldınız ama bizleri tanımak ve yeryüzündeki yaşamı nasıl gördüğümüzü bu konuda neler düşündüğümüzü, neler hissettiğimizi anlamak için ne cesaret, ne merak, ne de saygı belirtisi gösterdiniz... Üstelik sadece bizden değil, gezegen üzerindeki herkesten, hatta gelecek nesillerden de çalıyorsunuz... Yeryüzü onu kurtarmanızı falan beklemiyor; hak ettiği saygıyı ona göstermenizi bekliyor sadece. Ve biz de Yerli halklar olarak sizden tastaman aynı şeyi talep ediyoruz”
İnsanlığın şu anda yüz yüze olduğu en büyük tehdit, iklim konusunda gerçekten yeterli adımların atılmakta olduğu, işlerin yolunda gittiği inancıdır. Oysa gerçekte öyle değil. Hiç değil... Yani kelimenin tam anlamıyla, gözlerimizin önünde yeni nesilin geleceğini gözlerimizin önünde çalıyorlar.
İklim acil durumu üzerindeki kontrolümüz hızla ellerimizden kayıp gidiyor. Eğer bu krizi aşabilmek için bir şansımız olacaksa, o zaman onu ana odak noktamız olarak görmek zorundayız. Bu bakış açısı haberlere, siyasete ve nihayetinde tüm topluma hakim olmalı. Hemen bugünden itibaren.