Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

Merhabalar arkadaşlar...

Boş kaldığım zaman balığa gidemesem de, deniz kenarına gezmeye giderim. Suya sevda işte. O esnada olta ile haşır neşir olmadığım için; çevremi daha ayrıntılı görürüm. Bizim ilk zamanlarımızın aynı görüntülerini sergileyen yeni oltacılar, gün boyu dikildikten sonra çığlık çığlığa bir tane kıraça çekenler, yanında patır patır izmarit çeken yaşlı adama hayranlıkla bakan el oltasının başındaki geleceğin amatör balıkçıları-belki de 10 yaşında bile değiller-bazen gülümserim, bazen hüzünlenirim... Denize bakmak anlatılmaz bir huzur verir bana... Ama o esnada gözüm yerde kalan misina artıklarına, karides kabuklarıyla dolu poşetlere takılır. Hele şu yarımlık pet su şişelerini görmeye dahi tahammül edemiyorum. Yani denizleri kirleten petrol artıklarını, trolleri, lağımları tartışabiliriz. Ama eğer biz içtiğimiz suyun pet şişesine, kullandığımız yemin artığına, yediğimiz sandviçin yarısına sahip çıkamıyorsak, ya bunları küçümsüyoruz, yada bizim içinde bulunmadığımız sorunları konuşup eleştirmek daha kolay... Benim uyguladığım yöntem şu: Nasıl olsa bulunduğum yerden ayrılırken çöp kutusuna götüreceğim kendi artıklarım olacaktır. O artıkların yanına hemen yanımdaki unutulmuş poşeti, misina parçalarını, pet şişeleri de eklerim. Bunu yapmanın bana hiçbir ek yükü yok. Bu yapılan dünyayı kurtarmaz. Çok önemli bir şey de değil. Belki en kolayı olduğu için sığındığım bir yöntem. Ama amatör balıkçı önce çevrecidir. Her gittiğimiz ortamda doğru bildiklerimizi önce kendimiz uygulayıp, sonra başkalarının uygulamasına önayak olursak (örnek olarak - dayatmadan) inanın başarılı oluruz. Bunu uygulayan bir sürü arkadaşımın olduğunu biliyorum ve çoğuna şahit oldum. Burada paylaşmamın amacı; aklına gelmeyenlere hatırlatmak. Yoksa insanoğlu eşref-i mahlûkattır. Güzel olana, doğru olana özünde asla karşı çıkmaz. Yani yapmayanları yadırgamak gibi bir düşüncem asla yok. Nihayetinde bu düsturu da bize öğrettiler. Bunu bilerek doğmadık. Bunları paylaşmama dün Yenikapı'dan başlayıp Sirkeci'de sonlanan akşam gezintim neden oldu. En güzel avlaklarımızdan olan Sarayburnu'nun yanındaki iskelenin görüntüsü beni dehşete düşürdü. Resmen çöplük haline gelmiş. Niye eline bir poşet alıp girişmedin diyeceksiniz. Haklısınız...
Ekleme Tarihi: 12 Kasım 2018 - Pazartesi
Erol KÜÇÜK

Merhabalar arkadaşlar...

Boş kaldığım zaman balığa gidemesem de, deniz kenarına gezmeye giderim. Suya sevda işte. O esnada olta ile haşır neşir olmadığım için; çevremi daha ayrıntılı görürüm. Bizim ilk zamanlarımızın aynı görüntülerini sergileyen yeni oltacılar, gün boyu dikildikten sonra çığlık çığlığa bir tane kıraça çekenler, yanında patır patır izmarit çeken yaşlı adama hayranlıkla bakan el oltasının başındaki geleceğin amatör balıkçıları-belki de 10 yaşında bile değiller-bazen gülümserim, bazen hüzünlenirim... Denize bakmak anlatılmaz bir huzur verir bana...

Ama o esnada gözüm yerde kalan misina artıklarına, karides kabuklarıyla dolu poşetlere takılır. Hele şu yarımlık pet su şişelerini görmeye dahi tahammül edemiyorum.
Yani denizleri kirleten petrol artıklarını, trolleri, lağımları tartışabiliriz. Ama eğer biz içtiğimiz suyun pet şişesine, kullandığımız yemin artığına, yediğimiz sandviçin yarısına sahip çıkamıyorsak, ya bunları küçümsüyoruz, yada bizim içinde bulunmadığımız sorunları konuşup eleştirmek daha kolay...
Benim uyguladığım yöntem şu:
Nasıl olsa bulunduğum yerden ayrılırken çöp kutusuna götüreceğim kendi artıklarım olacaktır. O artıkların yanına hemen yanımdaki unutulmuş poşeti, misina parçalarını, pet şişeleri de eklerim. Bunu yapmanın bana hiçbir ek yükü yok.
Bu yapılan dünyayı kurtarmaz. Çok önemli bir şey de değil. Belki en kolayı olduğu için sığındığım bir yöntem.
Ama amatör balıkçı önce çevrecidir. Her gittiğimiz ortamda doğru bildiklerimizi önce kendimiz uygulayıp, sonra başkalarının uygulamasına önayak olursak (örnek olarak - dayatmadan) inanın başarılı oluruz.
Bunu uygulayan bir sürü arkadaşımın olduğunu biliyorum ve çoğuna şahit oldum. Burada paylaşmamın amacı; aklına gelmeyenlere hatırlatmak. Yoksa insanoğlu eşref-i mahlûkattır. Güzel olana, doğru olana özünde asla karşı çıkmaz. Yani yapmayanları yadırgamak gibi bir düşüncem asla yok. Nihayetinde bu düsturu da bize öğrettiler. Bunu bilerek doğmadık.

Bunları paylaşmama dün Yenikapı'dan başlayıp Sirkeci'de sonlanan akşam gezintim neden oldu. En güzel avlaklarımızdan olan Sarayburnu'nun yanındaki iskelenin görüntüsü beni dehşete düşürdü. Resmen çöplük haline gelmiş.
Niye eline bir poşet alıp girişmedin diyeceksiniz. Haklısınız...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.