Çarşamba akşamı işim bitip eve doğru hareket ederken, iftar üzeri vatandaşında hareketli olduğu saatlere denk gelince, ilçenin cadde ve sokaklarında haberlik çok sayıda durum ile karşı karşıya kalıyorum.
Bisikletim ile aheste aheste gittiğim içinde öyle pek acele etmiyorum. Taş çatlasa 5-6 dakikalık bir yolum var. Eve geldim ve tam evin kapısını açarken fırıncının orada birisi, “bana da bir pide ver” diye yüksek sesle seslenince, bu da kim diye fırıncının olduğu yere baktım. Baktım ve “bu da nedir” diye şaşırdım. Allah sizi inandırsın, beyzadenin birisi arabası ile fırının kapısına kadar girmiş ve koltuğundan inmeden fırıncıya seslenerek pide istiyor. Arabanın ön tarafı tam fırının kapısının nerede ise içine kadar girmiş. Sırada da bir iki kişi var. Onların hem hakkını alıyor, hem de takmadan sanki yüce bir kişilik gelmiş te, ya da Bulancak’ın kralıymış gibi gayet rahat bir tavırla, herkesten önce pide istiyor. Bu arada arabası araba olsa, hani şu 5-6bin liraya satılan arabalardan.
Arabanın ne olduğu aslında çokta önemli değil. Bu vatandaşın yaptığı, saygısızlık, başkalarının hakkını alma, adam sendecilik, benden başkası yalan, aklınıza ne gelirse artık o şekilde kendince tavra sahip. İnsanlar akşam eve gidecek, iftar için fırının orada sıra bekleyecek ve sen gelip, yol yordam bilmez halde, ahıra girmiş gibi hareket edeceksin.
Keyfine göre hareket etmeninde bir adabı vardır. Evinde, kendi işinde, dağın başında, ovada kimsenin olmadığı yerde keyfin ne isterse yap. Bize ne. Ne halt edersen et, fakat, insanların olduğu bir yerde kurallara ve saygılı olmaya dikkat edeceksin.
O kadar vurdumduymaz olunmuş ki; karşılaştığım çoğu şeyi aklımda tutmaz oluyorum. Birini “ha tamam bunu ele alalım köşede” derken bir başkası zaman geçmeden karşıma çıkınca öncekini unutmak zorunda kalıyorum.
Bu konuda yaş falanda önemli değil, her yaş grubundan insanda bu aymazlık, keyifler keka durumu var. Ne yapılacağını da kimse bilmiyor.