Maalesef toplum olarak okumuyoruz. Yılda bir kez meydanlarda sadece toplu halde bir yarım saat güya insanları okumaya teşvik için okuyoruz. Toplumda gördüğüm en büyük sorunlardan birisi kitap okumuyor olmamız. İnsanların okumak yerine boş oturmayı, müzik dinlemeyi ve görsel bir şeyleri izlemeyi tercih ettiği aşikâr. Peki, neden okumuyoruz? Klasik cevaplar; Vaktim yok, sıkılıyorum, işim başımdan aşkın gibi kaçamak cevaplar. Ancak bir Japon’un ya da bir Avrupalı’nın vakit sorunu olmamasına rağmen bizlerin vakit sorunu yaşaması ayrı bir soru işareti. Dizi izlemeye, akşama kadar dedikodu etmeye vaktimiz varken, konu kitap okumak olduğunda mutlaka bahane “elde var” bekliyor.
Gelelim sıkılma meselesine, ben şahsım adıma hayatta sıkılmadan “müthiş keyifli” diyerek büyük haz alarak ciddi başarılar sağladığımı hatırlamıyorum. Kıymetli olan her şeyde mutlaka bir zorluk bir çetinlik vardır. Kitap okumak zor gelebilir insana, ancak bu zorluğun yanında katacağı katma değer düşünülünce de mutlaka bir sabır ve sebat süreci olmalı. Biz buna sıkılma diyebiliriz ancak sıkılmadan bir şeyler elde edilemiyor. Yani özetle kitap okumayı sevmiyoruz, ancak internet, cep telefonu ve televizyon karşısında değerli olan zamanımızı boş yere öldürmeyi tercih ediyoruz.
Kitap okumamak bizlerin en büyük sorunu. Okumadığımız gibi gün geçtikçe değişen değerlerimize paralel olarak ta başarının ölçüsü maddiyata dayandırılmaya başlandı. Eğitim seviyesine bakılmaksızın, daha çok para kazanan kişiler daha başarılı görülüyor. Ayrıca okuyup sürekli kendisini güncel tutan insanların, karşılaştıkları hem durumda var olan olayları daha geniş açıda değerlendirebildikleri ayrı bir gerçek. Araştırmalara bakıldığında dünyada en çok kitap okuyan milleti Japonlar ve Japonya’da yılda 4 milyar civarında kitap basılmakta. Ortalama yılda bir Japon 30 civarı kitap okuyor, bir Avrupalı ise 10 kitap okuyor. Türk milleti olarak yılda bir kitap okumayı bırakın ömründe hiç kitap okumamış insan bile var. Yüce kitabımızı bile yeterince okumadığımız ayrı bir gerçek. Düşünsenize yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede Kuran-ı Kerim’in Türkçesini okuyan kaç kişiyiz?
Küçük yaşlardan itibaren çocuklara kitap okumayı sevdirecek yöntemler geliştirilmeli, kitapların herkesin bütçesine uygun bir fiyatla satılması sağlanmalıdır. Özellikle başucu kitabı niteliğinde değerli kitapların küçük bedellerle mutlaka bütün evlerde olması sağlanmalıdır. Sade anlaşılabilir ve kolay bir dil ile halkın her kesiminde rahat okunabilir olmalıdır. Mesela çekilişlerle araba dağıtan firmaların kitap dağıtması sağlanabilir. Devlet destekleri ile belediyeler kitap okumaya teşvik edici organizasyonlar yapabilir. Her şehirde kitap kafeler kurulabilir, kitap okumayı seven insanların buluşabileceği içerisinde büyük kütüphaneleri olan mekânlara teşvikler sağlanabilir.
Yazmak gerçekten önemli bir değer, bir kitap belki de bir yazarın yıllarca biriktirdiği kovanı. Bir arı misali emek verip en güzel nimetleri bize bir rehber niteliğinde sunuyorlar. Ayrıca
okuyanlar bilir, bakış açığımızı genişletmek, hayaller kurmak, monotonluğumuza bir ahenk katmak, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için dönülecek en iyi dost kitaplar. Okumak uygarlığın bir parçası, bilinçli ve donanımlı bir nesil için elzem. Kitap okumadan yaşamak; görememek, duyamamak ve ifade edemeyerek yaşamak demek. Bu memlekette kitap okuyan insan sayısının artması ve "bilinçli toplum" haline gelmemiz gerçekten önemli.