Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

EĞİTİMDE MEKANLARIN ÖĞRENCİLER ÜZERİNDE ETKİSİ

Aslında konuyu şöyle bir soruyla açabiliriz. Üç yüz, beş yüz yıllık geçmişi olan bir evde yetişen insanla otuz, kırk yıllık bir evde yetişen insanın kimliği, kişiliği, olup bitenleri algılaması, toplum içindeki sosyal yaşantısı bir olur mu? Tabi ki olmaz, olamaz. Tarihi geçmişe doğru uzayıp giden o mekandan ne kadar insan gelip geçmiş ise onların o mekan içerisinde saklayıp bırakmış oldukları tüm değerler, anılar, hatıralar, gizli bir bilgi, birikmiş bir tecrübe, asalet olarak en son o mekanda yaşayan insan veya insanlar üzerinde mutlaka bir etki, tesir bırakacaktır. Bu etkiyi sadece binalarla sınırlamak da doğru değil, şehirler veya coğrafi mekanların da bir etkisi vardır. Madem böyle… İnsan sormadan edemiyor. Bir mekan olarak okullarımızın bu yönü neden görmemezlikten gelinir?  Aynı ismi taşıyan bir binada, aynı mekanda acaba neden bir, iki kuşak eğitim öğretimini tamamlayamaz.  Neden dedenin, ninenin okumuş olduğu binayı torunları kullanamaz? Babanın eğitim gördüğü binayı onun çocukları yerinde göremez? Öyle ki birkaç yıl önce başka bir isimle tanınan okulun, birkaç yıl sonra farklı bir isimle anıldığını görüyoruz. Olmadı, önceleri şehrin farklı noktasında bulunan bir okulun daha sonra şehrin başka bir yerine taşındığına şahit oluyoruz. Oysa ilçemizin ilk açılan ilkokulu, ilk açılan ortaokulu, lisesi ilk kurulduğu yerde kalarak, ilk isimleriyle anılmış olsalardı ne olurdu? İlimizin ilk açılan okulları da ilk isimleri ve ilk mekanları ile hala anılıyor ve yaşıyor olsalardı? “O muydu bu muydu” diye geçmişi hatırlamak için zihinler zorlanmaz, bu mekanlar, insanların zihninden takip zorluğu sebebiyle silinmez ve okul-insan ilişkisi de kopup gitmezdi. Nihayetinde kişi ile, eğitim ve öğretimin tarih boyu en kutsal mekanları olan okullar arasındaki bağ canlı olarak korunurdu. Bu sayede gelecek nesillerle okulu ilişkilendirmek çok daha kolay olurdu. Yani, çocuğunun elinden tutan bir anne  ya da baba okulun kapısına vardığında “Biliyor musun kızım, oğlum -her neyse- dedenin babası veya büyük annen bu okulda okumuş, dedenin okulu da burasıymış… O da şimdi senin oturacağın sıralarda oturmuş… Bak! Ben de şu sınıfta, şu sıralarda oturdum. Ve şimdi sen de buradasın. Yarın senin çocukların da bu okulda, bu sıralarda oturup okuyacak.” dediğini düşünün. Ve bir de çocuğun o andaki duygu ve düşüncelerini… Çocuk o okula hangi gözle bakacak ve o okulu nasıl görecek? Evet… İşin bu yönü hiç hesaba katılmıyor. Yeni eğitim ve öğretim yılının gençlerimizin, milletimizin, hatta insanlığın yaşantısında güzelliklere vesile olmasını diliyoruz.
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2019 - Perşembe
Vahit KOÇ

EĞİTİMDE MEKANLARIN ÖĞRENCİLER ÜZERİNDE ETKİSİ

Aslında konuyu şöyle bir soruyla açabiliriz.

Üç yüz, beş yüz yıllık geçmişi olan bir evde yetişen insanla otuz, kırk yıllık bir evde yetişen insanın kimliği, kişiliği, olup bitenleri algılaması, toplum içindeki sosyal yaşantısı bir olur mu?

Tabi ki olmaz, olamaz.

Tarihi geçmişe doğru uzayıp giden o mekandan ne kadar insan gelip geçmiş ise onların o mekan içerisinde saklayıp bırakmış oldukları tüm değerler, anılar, hatıralar, gizli bir bilgi, birikmiş bir tecrübe, asalet olarak en son o mekanda yaşayan insan veya insanlar üzerinde mutlaka bir etki, tesir bırakacaktır.

Bu etkiyi sadece binalarla sınırlamak da doğru değil, şehirler veya coğrafi mekanların da bir etkisi vardır.

Madem böyle…

İnsan sormadan edemiyor.

Bir mekan olarak okullarımızın bu yönü neden görmemezlikten gelinir?

 Aynı ismi taşıyan bir binada, aynı mekanda acaba neden bir, iki kuşak eğitim öğretimini tamamlayamaz.  Neden dedenin, ninenin okumuş olduğu binayı torunları kullanamaz? Babanın eğitim gördüğü binayı onun çocukları yerinde göremez?

Öyle ki birkaç yıl önce başka bir isimle tanınan okulun, birkaç yıl sonra farklı bir isimle anıldığını görüyoruz. Olmadı, önceleri şehrin farklı noktasında bulunan bir okulun daha sonra şehrin başka bir yerine taşındığına şahit oluyoruz.

Oysa ilçemizin ilk açılan ilkokulu, ilk açılan ortaokulu, lisesi ilk kurulduğu yerde kalarak, ilk isimleriyle anılmış olsalardı ne olurdu?

İlimizin ilk açılan okulları da ilk isimleri ve ilk mekanları ile hala anılıyor ve yaşıyor olsalardı?

“O muydu bu muydu” diye geçmişi hatırlamak için zihinler zorlanmaz, bu mekanlar, insanların zihninden takip zorluğu sebebiyle silinmez ve okul-insan ilişkisi de kopup gitmezdi.

Nihayetinde kişi ile, eğitim ve öğretimin tarih boyu en kutsal mekanları olan okullar arasındaki bağ canlı olarak korunurdu.

Bu sayede gelecek nesillerle okulu ilişkilendirmek çok daha kolay olurdu.

Yani, çocuğunun elinden tutan bir anne  ya da baba okulun kapısına vardığında “Biliyor musun kızım, oğlum -her neyse- dedenin babası veya büyük annen bu okulda okumuş, dedenin okulu da burasıymış… O da şimdi senin oturacağın sıralarda oturmuş… Bak! Ben de şu sınıfta, şu sıralarda oturdum. Ve şimdi sen de buradasın. Yarın senin çocukların da bu okulda, bu sıralarda oturup okuyacak.” dediğini düşünün. Ve bir de çocuğun o andaki duygu ve düşüncelerini…

Çocuk o okula hangi gözle bakacak ve o okulu nasıl görecek?

Evet… İşin bu yönü hiç hesaba katılmıyor.

Yeni eğitim ve öğretim yılının gençlerimizin, milletimizin, hatta insanlığın yaşantısında güzelliklere vesile olmasını diliyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.