Ciğerlerimiz çayır, çayır yanıyor…
Nice canlar çaresizlik içinde bu alevlerin arasında kaybolup gidiyor.
Dünya yanıyor!
Türkiye yanıyor!
Bu bir Afet mi?
Olabilir.
Bu bir sınama imtihanı mı?
Olabilir.
Bu bir ders mi?
Olabilir.
Bu bir kendimize gelme çağrısı mı?
Olabilir.
Peki, biz bu afet için önlemimizi aldık mı?
Tabiki almaya çalıştık.
Bu imtihanda sınıfı geçtik mi?
Geçmeye çalıştık.
Bundan bir ders aldık mı?
Herhalde alıyoruz.
Kendimize gelme çağrısına uyduk mu?
Ne gezer!
Halen herkes kendi bildiğini okumaya devam ediyor.
Hani birlik, beraberlik?
İç ve dış düşmanlarımıza karşı biz millet olarak elele vermedik mi?
Verdik ve vermeliyiz değil mi?
Var mı başka gideceğimiz bir yer, var mı başka gideceğimiz bir dünya?
Öyle ise hep beraber birlik içinde bu afetlerin önünü keserek bu beladan bir an önce kurtulalım.
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var”. Bu söz bize birlik çağrısı yapmıyor mu?
Her akşam TV’lerde yapılan tartışmalar bence boşuna. Çünkü onlar bir ceviz içini doldurmuyor.
Tartışmadan ziyade tüm belli başlı TV kanalları birleşin, devletinde katkısıyla kurulacak bir heyetle olmuşları değil olacakları, yapılacakları münazara edilsin.
Bu belalardan kurtulduktan sonra siz yine önceki programlardaki tartışmalara devam edersiniz.(Zaten bir korona belası var başımızda biz nelerle uğraşıyoruz.)
Kaç gündür yalnız bizde değil birçok ülkede bu afet devam ediyor. Önce biz bundan kurtulalım.
Abartmaya, büyütmeye gerek yok. Her şeyin bir sonu vardır. Buda gelip geçicidir. Buda biter.
Yeter ki biz millet olarak kenetlenip dünyaya örnek olalım.
Sağlıklı kalın, ormanlarımızı korumak için birlik içinde olalım.
Not: Aşı yok iken herkes aşı arıyordu. Şimdi aşı bol halen ben aşı olmam diyenler var.
Acaba nelerine güveniyorlar? Bilmiyorum. Ben üçüncü aşımı da oldum. Herhâlde canım tatlı olduğu için değil, çevremi, milletimi düşündüğüm için.