Adam evinden çıktı, yayan olarak işine gidiyor. Ailesine ve üç çocuğuna ekmek parası kazanmak için…
Yan sokaktan çıkan bir başka adam acele acele adamın önünde ilerliyor…
Bir zaman sonra önünde giden adamadan bir şey düştüğünü fark ediyor. Yaklaşıp yere düşen şeyi aldığında bir tomar yabancı para olduğunu görüyor.
Parayı adama vermek için kafasını kaldırdığında, süratla gelen bir arabanın adama çarpıp altına aldığını görüyor.
Çevredeki halk koşup arabanın altından adamı aldığında ölmüş olduğunu anlaşılıyor.
Cebinde hiçbir kimlik çıkmayan adam için gerekli araştırmalar yapıldığı halde bir tanıyanına ulaşılamıyor.
Adam kimsesizler mezarlığına defnediliyor.
Parayı bulan adam şimdi kara kara düşünüyor, bu yüklü parayı ne yapsam diye.
Ben hemen sorayım:
“Siz olsanız ne yapardınız?”
Hayır, hayır sizin düşündüklerinizin hiçbirisi değil…
Adam çevreyi gezip dolaşıyor, okula gidecek çocukları çok olan fakat yolu ve okulu olmayan bir köy buluyor.
Buraya önce bir yol, sonrada bir okul yaptırıyor ve gidiyor.
Okula ‘Bilinmeyen şehit’in okulu’ ismini veriyor.
Bu okulu, yolu kimin yaptırdığını köylü halen bilmiyor.
Aradan yıllar geçtikten sonra adamın yolu o köye düşüyor.
O virane köy gelişmiş şehir olmuş.
Okulda yetişen çocuklar hep yüksek mevkilere gelmiş. Köyde okumayan kimse kalmamış.
O şehirde hastalandığında, yaptırdığı okuldan mezun olup doktor olan yırtık pantolonlu çocuk onu tedavi edip iyileştirmiş.
O bu okulu gördükçe iyi bir iş yaptığını düşünmüş…
Yorum size…
Acaba sizin düşünceniz nedir?
Sağlıcakla kalın, iyilik yapmaktan ayrılmayın.
O iyilik bir gün gelir sizi bulur.