Bir yerden bilgi edinmiştim. Türkiye’nin ikinci manastırı Trabzon’dakinden sonra Giresun Şebinkarahisar’da diye. Merak ettim çünkü hiç duymamıştım. Araştırdım pek duyanda olmamış. Yaptığım birçok telefon görüşmesinden sonra durumun doğruluğunu anladım. Ve 9 Kasım günü ailemle burayı görmek için yola çıktık. Giresun Ada Hastanesi yanından Dereli yoluna saparak Şebinkarahisar istikametine devam ettik. Kuzalan Şelalesi ve Tabiat Parkı, Travertenler, Mavi Göl gibi görülmesi gereken güzel yerleri ziyaret ederek gezimizi sürdürdük. Bence dünyanın en güzel tünellerinden bir olan Eğribel tünelinden geçtik. Tünelin uzunluğu 5,9 km, hız limiti 80 km. Dümdüz bir tünel, çok şahane ışıklandırılmış. Geçerken insanın içi ferahlıyor.115 km gittikten sonra navigasyonumuz sola sapmamızı işaret etti. Zaten Şebinkarahisar’ın mahallesine ulaşmıştık. Sapağın köşesinde durarak orada yöresel (pestil, köme, dut kurusu gibi) bütün ürünleri pazarlayan Dikmem oğlu dükkânının sahibine Manastırı sorduk. Adam kapıya çıkarak bize yolu ve ovanın karşında duran kayalıkları gösterdi ve 11 km kadar yol olduğunu tarif etti. Bizde teşekkürümüzü edip dönüşte alışveriş yapacağımızı ifade ederek yolumuza devam ettik. Çeşitli bitkilerin yetiştiği tarlaları geçerek Sarıyer Köyüne ulaştık. Köy kayaların dibinde. Manastır bütün heybetiyle yüksek kayaların en tepesine oyulmuş, Şebinkarahisar ovasına hükmediyor. Arabamızı kayalıkların dibine park edip etrafa bir göz atalım dedik. Bir ev kapısında iki kişi var.- “Manastır burası mı, bu yoldan mı çıkılıyor, acaba açık mıdır” gibi sorular sorduk.-“Evet, bu yoldan yukarı ta tepeye kadar çıkacaksınız, yalnız yaşlılar çıkmak için biraz zorluk çeker ona göre. Kapısına gelince açıktır zaten bakan eden yok ki. Bazıları sizin gibi gelip gidiyor işte” dediler. İşte bundan sonra bizim serüven başladı. Yol taşlarla döşeli, kenarları kalın duvarlarla örülmüş, dönemeçli yukarı çıkmakla bitmiyor, dinleniyoruz, kalkıp devam ediyoruz. Uzun bir yürüyüşten sonra zirveye ulaşıyoruz. Meryemana kilisesinden içeri adımımızı atıyoruz. Kayanın içinde 4 kat ve her katta 4-5 oda. Bu katlardan bir tanesine mahzen veya zindan olarak kullanmış diğer katlar mutfak, ibadethane, misafirhane gibi kullanılan odalar.
İşte benim yaptığım araştırmalar.
Muhtarımızın adı Barış Gül. Yine yaşlı bir kardeşimizin adı Selim Kocaaslan.
Onlardan aldığımız bilgiler: Burası 2013 yılında yeniden restore edilmeye başlanmış. Fakat aslına uygun hiçbir şey kalmamış. Önceden küçük kabartmalar varmış. Çiçek figürleri varmış. Onların hepsi boya, badana ile kaybedilmiş. Her kata çıkan merdivenler tahtadan yapılmış. Hatta katın birisinin altına cam döşemişler! Yani burayı restore etmeye çalışan kimse sanki karşı manzarayı seyir için burayı konak gibi dizayn etmeye çalışmış. Çünkü buradan bakılınca şahane bir manzara Şebinkarahisar, dağlar, ovalar, yeşili-mavisi insanı bambaşka bir hayale götürüyor. Neyse biz yine konumuza gelelim. Yapılan yerler yıkılmış, yollar bozulmuş…2013-2014 yılından sonrada burası olduğu gibi terk edilmiş.
İşte sayın valim burayı eski haline ancak sizin ali görüşleriniz ve emirleriniz yerine getirilirse iki dağ arasında kalan bir vadi durumdan Giresun’umuzda kurtulur. Çünkü Giresun Trabzon ve Ordu gibi iki büyükşehir arasında eriyip gidiyor. Bu dünyanın en güzel şehri sizin sayenizde dünyaya bile tanıtılır. Trabzon’daki manastıra 500 bine yakın yıllı turist geliyor…
Giriş ücreti 450 TL!
Kalın sağlıkla