“Atalarımız ne güzel söylemiş” derler değil mi? Ama gerçekten güzel söylemişler. “Ağaç yaş iken eğilir” sözü mesela… Kim söylemiş bu sözü acaba? Çok doğru ve yerinde bir söz…
Özellikle “Z kuşağı” diye adlandırılan neslin de gelmesi ile birlikte, empoze etme ve manipülasyon hat safhaya erişti. İstedikleri olguları, yanlış ve farklı bir şekilde aktaran, huniyle kafalarına dolduran, firmalar, insanlar, şirketler, rol modeller artık her tarafta. Gençlerin ve çocukların zihinlerine, öğrenmeye, bilmeye en aç olduğu zamanlarda, yalan yanlış anlatımlarla ve saptırmayla, siyahı beyaz, beyazı siyah olarak anlatıyorlar. Kişi veya kurum belirtmiyorum. Genel konuşuyorum.
Fakat artık teknolojinin gelişi ile birlikte her türlü bilgi ellerimizin altında oldu. Tabii bilgilerin tamamına veya en doğrusuna da ulaşacağız diye bir kesinlik yok. Hah işte! Kesinlik yok dedik değil mi? Bunu kullanarak, farklı asparagas haberler, saptırmaya yönelik yazılar ve doğru olmayan bilgi vererek yanlış yönlendirmeler yapılmıyor değil.
Telefonlara indirilen çeşitli uygulamalarda bile artık bir sürü bilinçaltı mesaj bulunuyor. Ebeveynlerin kontrolü dışında olan çocuklar, küçük yaşta sosyal medya platformlarında bulunuyor. 11-12 yaşındaki çocuklar bazen öyle şeyler paylaşıyor ki, sanırsınız 30-40 senedir hayatta. 11-12 seneye neler sığdırmış diyorum kendi kendime. “Tiktok, İnstagram, Twitter, Snapchat” gibi çeşitli uygulamalarda Leyla ile Mecnun’un bile yaşamadığı aşkı yaşamışta, aşkına kavuşamamış gibi paylaşımlar görüyorum. O yaşlarda okuluna gittiğini varsayalım. (Herkes için konuşmuyorum) 12 yaşındaki bir çocuk, ne ev geçindiriyor, ne de abartılı bir aşk yaşayacağı duygusu var. Tamamen hormonal duyguların, beyne ulaştırdığı bir istek. Gelir kaynağı aile fertleri ve giderleri de aile fertleri tarafından karşılanıyor. Daha nasıl bir sıkıntı oluyor da, 12 yaşındaki elli çocuktan biri depresif oluyor veya öyle görünmeye çalışıyor.
Ebeveynlere söylemek istediğim bir şey var. Çocukların zihinlerine küçük yaşta öyle şeyler dolduruluyor ki, depresif olmayı, psikopat olmayı, aşırı öfkeli olmayı, bipolar bozukluğa sahip olmayı, ruhani varlıkların etkisi altında olmayı (olmuş gibi yapanlar da çok fazla) şizofreni veya paranoya olmayı iyi bir şey sananlar var. Sananlar var diyorum ama bu sayı üç, beş, on değil yani. On binlerce, hatta belki yüz binlerce çocuk bu yukarı saydıklarımdan en az birini iyi bir şey sanıyor. Bu ruhsal ve psikolojik sıkıntılara sahip olduğunu iddia eden ve olan çocuklar, kendilerini havalı sanıyor. Evet, bu gerçek… Sırf paranoya, şizofreni, bipolar bozukluk hastası olduğu için övünmesi ve kendini havalı sanması yetmezmiş gibi, bu kişiler bahsettiğim platformlarda bildiğiniz korku filmi senaryosu yazıyorlar. “Birine saldırmak istiyorum, yanımdaki ruhani varlıklar, bana kendimi öldürmemi söylüyor, berzah âlemi varlıklarını görüyorum” gibi uydurmaların sayısı gitgide artıyor. Uydurma değilse bile bu gibi psikolojik sıkıntıları tedavi etmek yerine, bundan yararlanıyorlar. Nasıl mı? Kendisiyle aynı düşüncede olan diğer çocuklara kendisini havalı gösteriyor, bunları anlatarak. Ne kadar garip öyle değil mi? Belki de çoğunuz sosyal medya uygulamalarının bu karanlık yüzünü bilmiyor. (bütün çocuklar ve gençler o karanlık yüzde olacak diye bir şey yok) Bu yazıyı burada noktalamayacağım. Aynı konunun, farklı noktalarına değinip, bu karanlık yüzü daha da detaylı anlatacağım, bildiğim/gördüğüm kadarını. Tabii paranoya ve şizofreni çocuklar tarafından tehdit edilmezsem (!..)