Sevgili okur, merhaba.
Ben, psikolog Ahsen Kaya. Kasım 15 itibari ile her cuma günü bu köşede sizinle buluşuyor olacağım. Bu ilk buluşmamız, benim için çok keyifli ve heyecanlı bir yolcuğun başlangıcı. Dilerim, siz de benimle birlikte bu yolculuğa eşlik etmekten keyif duyarsınız.
Sizinle birlikte, bu köşede kendi içimize içsel bir yolculuk yapıyor olacağız. Kendimiz için başlayıp, kendimizle kalıp, kendimizi bulacağımız bir yolculuk. Peki, nedir yol? Yolda olmak? Bu sorunun cevabını, çok sevdiğim bir yazarın kaleminden okuyalım:
“Yol, kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir. Kendi yerini yerleşiklikte bulamayan kişi, onu yolculukta arar. Yerini yitiren kişi, yola çıkmak zorundadır. Kalıcı bir yer edinemeyen kişi için; kalıcılığın tek yeri, yoldur. Yola bir kez çıkmış kişi, dursa bile, artık, hep, yolda kalacaktır. Kendi yolunu bulamayan, bütün yolları boşuna yürür."
Oruç Aruoba
Bir günümüz nasıl geçiyor? Gün içindeki kendimize bakalım. İş, sorumluluk, koşuşturma, dinlenme, telaş, mutluluk, hüzün, heyecan, yorgunluk, kaygı, umut… Bir gün, bazı tarafları ile aynı bazı tarafları ile farklı şekillerde akıp gidiyor. Gün sonunu; bir şeyleri tamamlamış ya da tamamlayamamış, bir şeylere yetişmiş ya da yetişememiş biri olarak kapatıyoruz. Bir çoğumuz, günlük yapılacak işleri yetiştirmeye çalışırken… Kendine vakit ayırmayı, kendisiyle baş başa kalmayı unutuyor. Ben kimim? Ne yapıyorum? Ne istiyorum? Bu soruların cevabı, kişi için daha yaşanabilir bir hayatın anahtarı iken bu sorulara cevap aramayı bırak, bu soruları sormaya bile ihtiyaç duymuyoruz. Neden? Çünkü ihmalkârız. Kendimize karşı, ihmalkârız. Günlük hayatın koşuşturması, stresi, endişesi; bizim kendimizle kalmaya, kendimize vakit ayırıp kendimiz için daha iyi olanı düşünmemize engel olabiliyor. Bu koşuşturmanın verdiği yoğunluk ve yorgunluğa sığınıp, kendimizi ihmal ediyoruz. Ve sonunda; kendini tanıyamayan, ne yapmak istediğini bilemeyen, duygularını dışa vuramayan, sağlıklı iletişim ya da ilişki kuramayan, hayatından ve kendinden memnun olamayan, kaygı ve olumsuzluklarla dolu birine dönüşmüş oluyoruz… Her şeye yetişmeye çalışan ama kendine geç kalan birine…
Bu kişinin oluşmasını, hem kişinin kendisi hem de kişinin yaşadığı toplum sağlıyor. Burada ihmal, herkesin. Ama kişi; bu ihmali hep dışarıda arama eğiliminde oluyor. Dış dünyayı, toplumun bakış açısını, olan ya da olacak kötü olayları değiştirmemiz mümkün olmayabilir ama kendimizi/kendi bakış açımızı değiştirebiliriz. Kendimiz için yapabileceğimiz en değerli şey, hayata karşı daha sağlam durabilecek bir kendilik oluşturabilmek. Bu oluşumu sağlamak, daha yaşanılabilir bir hayatın var olduğunu gösterebilmek ve bunu deneyimlemenizi sağlayabilmek için... Burada, bu yolda size eşlik ediyor olacağım.
Kendimize daha fazla geç kalmamak için…
‘Yol’a çıkmak / ‘Yolda olmak’ dileği ile…
Görüşmek üzere…