Son yazımda tv’ler de yayınlanan bir yarışma programında olan mevzuyu yazmıştım. Bu mevzular aslında öyle birkaç yazı ile geçiştirilecek veya söz edilecek kadar küçük bir yer kaplamıyor. Bize öğretilen tarihte, epeyce bir eksik olduğunu herkes kabul eder. Hele batı tarihi hiçbir şekilde okul kitaplarında tam olarak olduğu gibi anlatılmaz. Bir perdenin arkasında flu, sisler altında görünmeyen bir batı tarihi anlatılır. Buna göre batı ve ona bağlı tarihte her şey çok güzel, tertemiz, cillop gibi parlayan, asla kötü bir yanı olmayan şekilde gözlere sokulmuş halde okutuldu. Tabii nereden bilsin, bu yapının dışında kalan ülkeler ve insanlar bunu. Tarih dedin mi, sadece batı akla geldiğinden, sorgu sual edilmeden hepsini kabul etmişler. Bu batı tarihin en önemli figürü elbette İngiltere ve onu yöneten kraliçedir. Kim olduğu, ne olduğu ve nasıl bir güce sahip olduğuna dair bu güne kadar tam anlamı ile ayrıntılı bir bilgi yoktur. Doğmuş, ailesi şuymuş, hanedanmış, şununla evlenmiş, çocukları şunlar falan filandan öteye bir şey bulmak kolay değil. Kendisini İngiliz topluluklarının tek egemeni olarak gören ve çoğu ülkenin sahibi olduğundan başka bir elle tutulur bilgi yok. Kimsede bu konu da konuşmaz, yazmaz, araştırma yapamaz. Bunları yapar ise başına beklemedik şeyler gelebilir. Bizde de, seçilmiş bazı zevat ilk iş olarak kraliçenin makamına çıkmak için onu ziyaret eder. Niçin, niye kimse bilmez. Akrabamız değil, hısım değil, burayla bir bağıda yok bilindiği kadarıyla kraliçenin!
Garip bir durum!.. Var bunda bir iş ancak; kimse tek kelime etmeye çalışmıyor. Görünen ama karanlıkta olan bir yapının sahibi kraliçe. Sanki o derse oluyor ve kimse de karşı bir şey söylemeye cesaret edemiyor. Ağzından çıkan laf, işaret ettiği şey, yapılsın dediğinde hemen yapılan bir güce sahip. Yaşı da yüze dayanmış olmasına rağmen gücün en tepesinde, hiçbir şeyden etkilenmeyen hali ile hala korku salıyor ve bunda da her defasında başarılı oluyor. Ne var elinde ki, bu kadar güçle istediğini yaptırıyor? Bilen var mı acaba?