Cumhuriyet tarihinin,
Tekrarı olmayacak muhteşem bir yarışıydı.
Yarışıldı.
Bitti.
Üzerinden 6 aydan fazla zaman geçti.
Yavaştan da unutulmaya başlandı bile...
Muhteşem bir yarıştı, çünkü,
Yüzyıllık siyasi tarihimizde örneği görülmeyen,
Belki, bir daha tekrarı olmayacak,
Bir birliktelik sağlanmış,
Bir siyasi yarış ortaya konulmuştu.
Toplumda,
Ne heyecanlar yaratmıştı.
Ne umutlar doğurmuştu...
Vaatler ardı ardına gelmişti.
Ülkede, tam anlamıyla bahar havası esmeye başlamıştı.
Hukuk işleyecek.
Devlet çarkı dönecek,
Ekonomi düzelecek.
Haksızlıklar giderilecek.
Dar gelirliler nefes alacak.
Yapılan yanlışların hesabı sorulacak.
Kısacası, her yönüyle,
Ülke nefes alacaktı!
Ama olmadı.
Yarış daha ilk ayakta yattı!
Haliyle yarış kaybedildi.
Aslında,
Bizleri umutlandıran,
Toplumda heyecan yaratan
Muhteşem altılı, meğer,
İçten içe, birbirlerine kin ve öfke besliyorlarmış.
Biri birlerinin ayaklarını kaydırıyorlarmış da,
Olanların, bizler farkında değilmişiz...
Öyle ya,
Bizlerdeki saflık işte.
Ablaya! emmiye, dayıya fazla güvenirsen,
Olacak olanları,
Sonucun böyle olacağını tahmin edemezsin tabi!
Meğer,
Toplum olarak bel bağladığımız,
Umutla baktığımız muhteremler ne oyunlar peşindeymiş de,
Haberimiz bile olmamış.
Biz zavallılar trene bakar gibi,
Olan biteni izlemişiz!
Hele O,
Türkan yok mu, O Türkan!
Hani, gırtlağa ve ciğere saplamak için fırsat kollayan,
Giysisinin altında hançer taşıyan!
Ben devlete karşı görevimi yaptım diyen,
Kaybettiğimiz akşam iki rekat şükür namazı kıldım, oh be diye konuşan...
Neyse,
İyi ki intihar etti de,
Toplum olarak kurtulduk!
Ne yarışmış ne altılıymış,
Ne senaryo imiş yahu,
Ne filimmiş be,
İzle izle bitmez!