İnsanlara yapılan en büyük kötülük, onlara umut vermektir.
Çünkü bir efsaneye göre umut, Pandoranın kutusunda sonsuzluğa kadar hapis kalmıştır.
Bunun için ben, her şeyden umudumu kestim.
Geleceği yok bu memleketin.
Kimse kimseyi anlamıyor.
Kimse kimsenin yüzüne bakmıyor.
Hani, bir şarkı var ya,
Gecenin en siyahında
Umudun bittiği yerdeyim diye.
Benimkisi de öyle bir yer.
Allah insanlık alemine yol göstermesi için peygamber gönderdi.
Peygamberimiz vasıtasıyla insanlığa ışık olması için kitabımız Kur' a nı Kerimi gönderdi.
Bunu koskoca alemde bir Mustafa Kemal Atatürk anladı.
Allah'ın gönderdiği kitabın içindeki bilgileri insanlar birbirine, kulaktan kulağa anlatmasın.
Her şeyin doğrusunu insanlar özünden okusun diye, kitabımız Kur'anı nı Kerimi Türkçeye çevirdi.
Kul ile Allah arasında olan dinimizi, bazı art niyetli insanlar kendi çıkarları için kullanmaya kalkmasın diye de laikliği getirdi.
Laiklik, ibadetini millet için değil, kendin ve Allah için yap anlamına geliyor.
Fakat, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ölünce, kimse O'nun Türk milletine sunduğu bu faziletleri koruyamadı.
Yeni nesillere anlatamadı.
Bu gün insanlar bırak ibadeti, namazım bozuldu mu!
Orucum bozuldu mu!
Günahı, sevabı!
Helali, haramı bile, bir birine soruyor.
Halbuki Allah, biz, her şeyi, kitabımız kur'anı Kerim' de net olarak anlattık der.
Fakat insanlar halen, Allah'ın kitabına değilde, ağızdan ağıza geçme dolma bilgilere kulak verince, memlekette peygamber gibi vaaz verenler çoğaldı.
Hatta bu insanlar o kadar ileri gittiler ki, allah'ın kitabını kendilerine göre yorumlayarak büyük maddi kazançlar elde ettiler.
Allah'ın kitabını bir geçim ve siyaset aracı olarak kullandılar.
Dinimizde mekruh olduğu halde namazını, ibadetini sosyal medyada paylaşanların görüntüleri bile siyasi kazanıma göre değişti.
Seçimi kazananlar boy boy paylaşım yapıyor.
Kaybedenler kayıplara karışıyor.
Gerçekten çok zor günler bekliyor bizi.
Hem dini bütünlüğümüz, hem milli bütünlüğümüz iyice parçalandı.
Peki, bu şekilde ne olacak? Bu milletin, bu memleketin durumu!
Bunu en güzel şekilde; Cumhurbaşkanımızın eski metin yazarı ve eski bir AKP li milletvekili, bir yazısında kısaca şu şekilde açıklıyor.
Suriyeliler gideceğine sen git
"Suriyeliler uyumsuz" öyle mi? Hadi ya? Sen uyumlumusun? Sokağa tüküren sen değil misin? Çöpü etrafına savuran sen değil misin?
Dağı, taşı, denizi naylona, plastiğe boğan sen değil misin.? Trafikteki maganda, Imtiyazcı, fırsatçı değil misin sen?
Güzelim şehirleri, eşsiz tabiatı yağmalayan, vatan toprağına yağmacı muamelesi yapan sen değil misin?
Sokağı karıştıran, etrafına nefret saçan sen değil misin?
Teröre, teröriste sempati duyup,
Barışa, huzura düşman kesilen sen değil misin?
İslam'ın ve Cumhuriyetin ahlaki, medeni ve milli değerlerinden iyice uzaklaşınca bu hale getirildik.
Atalarımızın kanı ile canı ile kazandığı bu topraklar,
Halka arz gibi sanki!
İsteyen alabilir.
İsteyen satabilir.
İsteyen çıkıp gidebilir.
Talep yoğun nasıl olsa.