Daha dört yıl oldu.
Fakat sinek hafızalı bir milletiz.
Vızıltıyı çok yapar, çabuk unuturuz.
Hani,
Pandemi döneminde televizyonda
Gece saat tam on iki.
Kapı açılıyor
Ağır ağır adımlarla
Nereden geldiğini bilmediğimiz bir adam.
Gözleri kan çanağı gibi.
Sanırsın Drakula.
Ağır ağır adımlarla girerdi stüdyoya.
Hiç acele etmeden, ballandıra ballandıra tek tek ölüleri sayardı.
İnsanların yarı uykulu olduğu zamanda, ses tonu ile buz gibi yapardı insanları.
Sanırdın ilk defa ölüyor insanlar.
Aynı adam, gelecek yıllarda ölümlerin sayısı en az üç kat artacak.
Fakat içilen hapların ve vurulan iğnelerin gelecekte doğuracağı yan etkileri bilemiyoruz,
Yani hiç bir şey yapmasak günlük ölümlerin sayısı en fazla üç katına çıkacaktı.
Şimdi kaç katına çıkacak bilemiyoruz dedi.
Bu gidişle, yakında ölülerimizi saymaya zaman yetmeyecek gibi.
Hani biz, yalan konuşurken, yarım saat düşünür, yine de dilimiz sürter, yüzümüz kızarır .
Adamlar 88 milyonu kandırmak için düşünmüyorlar bile.
Uçağa kafa atmak için evin en üst katına çıkanlar.
Kendileri 100 bin lira maaş alırken.
Açlık ve sefalet içinde yaşayan emeklinin asgari ücretlinin derdine lambaları aç kapa ile çözüm bulanlar.
Tankın egzoz borusunu tıkayanlar.
Kuş lastiğiyle uçak düşürenler.
Kazan, eski belediye başkanı 15 temmuz gecesi Ankara'da Akıncı üssünde 400 asker üzerime ateş açtı.
Melekler beni korudu dedi.
Daha sonra, 15 temmuzda Antalya'da tatilde olduğu anlaşılınca.
Kendimi orada gibi hissettim dedi.
İnanın ben kendimi nasıl hissettiğimi yazmaya utanıyorum.
Yunanistan Kıbrıs'a askeri üst kuruyor.
Bizde kuracak mıyız? Sorusuna, Cumhurbaşkanımız, bizde külliye ve mescit yapıyoruz dedi.
Filistin'e yeteri kadar külliye ve mescit yapılmamış belki de!
Gerçekten ne olacak bizim halimiz!
Ya, herkes bizden ümidini kesti.
Ya da vademiz bitti.
Yerimize yenilerini ondan getiriyorlar belki de?