Sevgili okur, merhaba.
İnsan, gözlerini dünyaya açar açmaz bir bağ kurmak ister. Güvende hissedebilmenin en temel yolu budur çünkü. Kurulacak olan ilk bağ, bireyin gelecek hayatını şekillendiren en önemli unsurdur. İlk bağ… İlk bağ, anne kucağıdır. İnsan, hayat ile temasında kendini ilk kez anne kucağında güvende hissetmeye başlar. Bu nedenle ‘anne’, çıkmış olduğumuz bireysel yolculuğumuzun en önemli yol göstericileri arasındadır. Aidiyet hissi, güven duygusu olmadan oluşamaz demiştim son yazımda. Aile, aidiyet hissini oluşturan en önemli kurumsa; anne de, ailenin güven ortamını sağlayan en önemli birleşenidir. Yolculuğumuza, ‘anne’ ile kurulan bağın önemiyle devam ediyoruz.
Peki, anne/annelik nedir? Annelik ve anne olmak modern dünyada toplumsal cinsiyet rolleri temelinde belirlenen özelliklerle tanımlanan bir olgudur. Günümüzde, özellikle ataerkil kültürün hâkim olduğu toplumlarda kadının en önemli rolü olarak ‘annelik’ hâlâ ön sıralarda yerini almaktadır. Ataerkil değerler içinde kadının, aile kurumu içerisindeki en temel rolü olarak kabul edilen annelik olgusu; kadının doğuştan getirdiği içgüdüsel bir özellik olarak kabul edilir ve her kadının doğal olarak anne olabileceği varsayılır. Ancak annelik doğuştan gelen bir rol olmaktan çok sonradan öğrenilen ve kadınlar için içinde birçok zorluğu, çatışmayı ve çelişkiyi içinde barındıran bir süreçtir.
Toplumsal norm ve değerlerin anneliğe yüklediği anlamlar ve idealleştirilen annelik kurguları; kadının her zaman bir anne olarak hazır ve fedakâr bir şekilde çocuğuna bakım verebilmesini ayrıca bunun yanında hem duygusal hem de fiziksel olarak annelik görevlerini aksatmadan yerine getirmesini bekler. Tüm bu beklentiler, temelde ancak annenin çocuğu ile kuracağı ‘güvenli bağ’ ekseninde yeşerebilir. Anne ile kurulan ilk bağ, bireyin kimlik gelişiminde ve hayatla kuracağı temasta önemli bir yere sahiptir.
Bağlanma, bireylerin yaşamla daha rahat baş edebilmek için ilgi ve bakım ihtiyaçlarını karşılayan kişilere, genellikle ebeveynlere karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağ olarak tanımlanmaktadır. Bağlanma, bireyin güven duygusunun zeminini oluşturur ve yetişkinlik döneminde diğer insanlarla kuracak olduğu ilişkilerde belirleyici bir faktör olmaktadır. Bireyin kişisel yeterlilik duygusunu geliştirir ve olumlu benlik değerine sahip olmasına yardımcı olur. Bağlanma; koruma, destek verme, çocuğun rahatını sağlama gibi işlevlerin iyi bir şekilde yerine getirilmesiyle birlikte gelişir. Bireyin erken yaşlarda bakım veren kişiyle kurduğu olumlu etkileşimle birlikte gelişen değerli olma duygusu, kendine ve diğerlerine dair olumlu beklentiler geliştirmesini desteklemekte ve güvenli bağlanmanın oluşumu için önemli bir yapıtaşı olmaktadır. Güvenli bağlanma gösteren çocuklar; annelerinin her zaman yanlarında olup, stres durumlarında yardımcı olacaklarından emin olan çocuklardır. Güvenli bağlanmanın gelişmesi için çocuğun kesintisiz ve tutarlı tepki veren, duyarlı ve her zaman ulaşılabilir bir bakım verene sahip olması gerekir. Anne, kendisi iyi olmadan/iyi hissetmeden bu süreçlerin hiçbirisini gerçekleştiremez. Bu nedenle bizim önceliğimiz, annenin iyi oluşu olmalıdır. Anne mutluysa, çocuk mutludur. Mutlu çocuklar, mutlu toplumları oluşturur.
Mutlu toplumlar için ‘anne’nin ruh sağlığına gerekli özeni gösterebilmemiz dileği ile…
Görüşmek üzere…