Seçil Yılmaz
Köşe Yazarı
Seçil Yılmaz
 

YERLİ MALI

Sevgili okuyucularım iyisinizdir inşallah, bildiğimiz üzere savaş hala devam ediyor. Sosyal Medyada, haber programlarında her yerde savaşa dair izler mevcut. Bu görseller insanın vicdanını sızlatıp içini deşiyor. Ölen masum insanlar, bebekler ailesi paramparça olmuş insanlar yani aslında bu bizim insanlık dramımız. Vicdanımız, ama yine de hayata her gün aynı şekilde devam ediyoruz. Gülüyoruz, işe gidiyoruz, eğleniyoruz, bazen üzülüp yine aynı rutine devam ediyoruz. Neden çünkü hayatta hem acı hem tatlı yan yana her zaman… Neyse asıl konumuz bu değil yerli mallarımız ve ihracat… Hani diyoruz ya adına kampanyalar yapılıyor bunun malı şunun malı diye… Kullanmayalım almayalım diye tamam bunu ben de destekliyorum ama daha mantık çerçevesinde bu yerli malı kullanalım meselesini sadece savaş zamanında değil her zaman yapılması gereken bir davranış sürekli olursa bir şeyden sonuç alınır çünkü ve bunu sadece benim senin tek tük kişilerin yapmasıyla değil toplum olarak milli bilincin oluşmasıyla olacak bir şey… Peki, soruyorum size evlerimiz de kullandığımız bulaşık deterjanları veya saçlarımızı yıkadığımız şampuanlar elektrikli ürünler bile yerli malı değilken bu neyin kampanyası ve propagandası oluyor. Küçücük ülkeler bile kendilerini geliştirip dünyaca ünlü markalar haline gelmiş tüm Dünya’ya ürünlerini ihracat ediyor ve ithalat oranı düşükse bu kimin suçu biz ne yaptık onlar bu kadar gelişip ünlü markalar haline gelirken söyleyeyim mi size ne yaptığımızı kadınları öldürdük, kavga ettik, hayvanlara, ağaçlara zarar verdik. Onun eteği kısa, onun şunu var bunu var diye çekiştirip durduk kafamızı hep boş saçma ve şiddete yorduk. Oysaki biz Türkler olarak o kadar şanslı topraklara sahibiz ki onu sürmeyi işlemeyi bile reddeder hale geldik neden çünkü ülkemizde en basit olarak mercimek yâda pirinç bile ihracat eder hale geldik. Çünkü boş işlerle kim uğraşacak şimdi de diyoruz ki ay bu onun ürünü bunun ürünü kullanmayalım. Boşuna hayıflanıyoruz bugün kullanmasak gitmesek bile yarın öbür gün bizim ürünümüzün yarı fiyatına indirip bir kampanya yapılsa almayacak kişi kalmaz çünkü biraz acı ama ülke olarak hazıra alışmış bir toplumuz. Kendimizi yormayı beynimizi yormayı yeni şeyler üretip dünyaca ünlü markalar haline gelmeyi bilmiyoruz. Yani biraz çaba ve istikrar yoksa daha çok hayıflanırız…
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2023 - Salı
Seçil Yılmaz

YERLİ MALI

Sevgili okuyucularım iyisinizdir inşallah, bildiğimiz üzere savaş hala devam ediyor. Sosyal Medyada, haber programlarında her yerde savaşa dair izler mevcut. Bu görseller insanın vicdanını sızlatıp içini deşiyor. Ölen masum insanlar, bebekler ailesi paramparça olmuş insanlar yani aslında bu bizim insanlık dramımız. Vicdanımız, ama yine de hayata her gün aynı şekilde devam ediyoruz. Gülüyoruz, işe gidiyoruz, eğleniyoruz, bazen üzülüp yine aynı rutine devam ediyoruz. Neden çünkü hayatta hem acı hem tatlı yan yana her zaman… Neyse asıl konumuz bu değil yerli mallarımız ve ihracat…

Hani diyoruz ya adına kampanyalar yapılıyor bunun malı şunun malı diye… Kullanmayalım almayalım diye tamam bunu ben de destekliyorum ama daha mantık çerçevesinde bu yerli malı kullanalım meselesini sadece savaş zamanında değil her zaman yapılması gereken bir davranış sürekli olursa bir şeyden sonuç alınır çünkü ve bunu sadece benim senin tek tük kişilerin yapmasıyla değil toplum olarak milli bilincin oluşmasıyla olacak bir şey… Peki, soruyorum size evlerimiz de kullandığımız bulaşık deterjanları veya saçlarımızı yıkadığımız şampuanlar elektrikli ürünler bile yerli malı değilken bu neyin kampanyası ve propagandası oluyor.

Küçücük ülkeler bile kendilerini geliştirip dünyaca ünlü markalar haline gelmiş tüm Dünya’ya ürünlerini ihracat ediyor ve ithalat oranı düşükse bu kimin suçu biz ne yaptık onlar bu kadar gelişip ünlü markalar haline gelirken söyleyeyim mi size ne yaptığımızı kadınları öldürdük, kavga ettik, hayvanlara, ağaçlara zarar verdik. Onun eteği kısa, onun şunu var bunu var diye çekiştirip durduk kafamızı hep boş saçma ve şiddete yorduk. Oysaki biz Türkler olarak o kadar şanslı topraklara sahibiz ki onu sürmeyi işlemeyi bile reddeder hale geldik neden çünkü ülkemizde en basit olarak mercimek yâda pirinç bile ihracat eder hale geldik. Çünkü boş işlerle kim uğraşacak şimdi de diyoruz ki ay bu onun ürünü bunun ürünü kullanmayalım.

Boşuna hayıflanıyoruz bugün kullanmasak gitmesek bile yarın öbür gün bizim ürünümüzün yarı fiyatına indirip bir kampanya yapılsa almayacak kişi kalmaz çünkü biraz acı ama ülke olarak hazıra alışmış bir toplumuz. Kendimizi yormayı beynimizi yormayı yeni şeyler üretip dünyaca ünlü markalar haline gelmeyi bilmiyoruz. Yani biraz çaba ve istikrar yoksa daha çok hayıflanırız…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.