Sevgili okurlar… Geçmişe yolculuk yapalım mı? Bundan 12 sene önce felandı… Türkiye’de internet pek aktif değildi. Yani akıllı telefonlar yoktu. Sosyal medya denen bir olgu kimsenin aklında yoktu. 2008 yıllarında Türkiye’de yaygınlaşan facebook ve benzeri sosyal medya siteleri, Hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. Hem de ne giriş. Bakın bugün biz gazetemizin tanıtımını dahi facebook üzerinden yapıyor, Oradan da sitemize aktarım sağlıyoruz. Sosyal medya haricinde medya işi ile uğraşanlar ne yazık ki sosyal medya üzerinden vatandaşa ulaşmak zorunda kalıyor. Teknolojiye yenik düştük vesselam. Evet değerli okurlar. Belki bu konu hakkında birçok defa yazı kaleme almışlığımız olmuştur. Fakat son günlerde yapılan yorumlara bakınca, İnanın gazeteyi kapatıp, Sadece sosyal medya üzerinden yayın yapasım gelmiyor değil. Masrafsız, Zahmetsiz, Emeksiz… Evet gayet açık. Masraf yok… Sahte hesap aç, Aklına geleni konuş, Birilerini karala, Sonra hesabı kapat… Zahmet yok… Kes, kopyala, yapıştır, Başkalarının düşüncülerini, Görüşlerini ve önerilerini al, çal kendi duvarında paylaş, Hesap soran yok… Emek zaten yok. *** Çok kıymetli okurlarım… Son günlerde ülkemizde yaşanan ama ne yazık ki yaşanılmıyormuş gibi gösterilmek istenen ekonomik krizin bence en büyük boyutlarından birisi; Herkesin her konu da bilgisi olması… Yani şöyle ki, Sosyal medyada baktığınızda, Ekonomik gelişmelerle ilgili yorum atan kişi sanki ekonomi profesörü, Hukuki konular hakkında görüş bildiren kişi sanki hukuk profesörü, Hal böyle olunca, Ekonominin ayaklar altına alınması kimsenin umurunda değil… Türkiye’de bu ekonomik sıkıntı ne zaman düzelir? Bilmiyorum… Ama tek bildiğim bir gerçek var. Sanal hayatı gerçek hayatla birlikte yürütelim derken, Gerçek hayatı sanal hayata katarak hayatlarımızı ve ekonomimizi bitirmek üzereyiz… Kalın sağlıcakla…