Sevgili okurlar…
Yıllar geçiyor.
Ve biz bugün 2020 yılının son ayı içine girdik.
Bugün 1 Aralık 2020…
31 gün sonunda yeni bir yıla gireceğiz.
Ve insanoğlu olarak bizler,
Kendimizi neyin beklediğini bilmiyoruz.
Öyle ya,
16 Mart’tan önce ülkemizde koronavirüs denilen bir virüs yoktu normal bir yaşam sürüyorduk.
Şimdi ise hepimiz anormal bir hayat yaşıyoruz.
O yüzden diyorum ya,
30 gün sonra ne ile karşılaşacağız,
Ya da nasıl yeni bir yıla gireceğiz.
Bunun hakkında en ufak bir bilgimiz dahi yok.
Zaman öyle çabuk geçiyor ki,
İnsanların evlerine kapanmak zorunda kaldıkları bu günler de,
Kimse zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyor.
Mart ayından bu yana,
Kimler için zaman geçmiyor biliyor musunuz?
Koronavirüs sonuçları pozitif çıkan ağır hastaların ve onların ailelerinin…
Çünkü onlar rahatça nefes almak istiyor,
Aileleri ise yoğun bakımdan gelecek haberleri bekliyor.
Saatler bir türlü ilerlemiyor.
Akrep yelkovanı kovalamıyor.
Çünkü orada hayat mücadelesi veriliyor.
Ama bu hastalıkla tanışmayanlar için zaman su gibi akıp geçiyor,
Evet değerli okurlar.
Yarınını bilemediğimiz bu dünyada,
Şimdi size soruyorum.
Fırıldak olmaya ne gerek var.
Bakın zaman öyle geçiyor ki,
Bugün ata binenler yarın o attan iniyorlar.
Herkesin son durağı,
Kara toprak…
O yüzden hiçbir insanoğlunun,
Bir diğerinden farkı yok.
Belki zenginsindir.
Ama fakirin halinden anlamak zorundasın.
Belki toksundur.
O zamanda açın halinden anlayacaksın.
Yani ne oldum değil,
Ne olacağım diyeceksin.
Ve bunu da hayat felsefesi olarak kabul edeceksin.
Bak bugün yine söylüyorum,
Belki birçok yerde karşımıza çıkıyor bu söz…
Paran var ama harcayamıyorsun…
Niye?
Çünkü bu dünya öyle bir yer…
Lafın özü şudur ki,
3 günlük şu fani dünyada ne kalp kırın ne de fırıldak olun…
Kalın sağlıcakla…