Öğretmenlik; Sevgi işidir, gönül işidir, emek işidir, özveridir. Almadan vermektir. Öncesinde karşılıksız sevmektir ama sonrasında katlanarak çoğalan, çoğaldıkça kabına sığmayan bir haldir öğretmenlik. Kalpten ve dilden dökülen duygulara tercüman olmaktır.
İlk görev yerim Diyarbakır’dı. Bu mesleği dolu, dolu yaptım diyebilirim. 40 yıl dile kolay.
Nerdeyse bir ömür...
Bu nedenle anılarımız dopdolu. Artık her tarafım yetişkin öğrencilerimle dolu.
Nereye gitsem mutlaka karşımda dünün küçüğü bugünün büyüğü bir öğrencim.
Bu arada güzel bir konuya değinmeden geçemeyeceğim.
Ankara’da tanınmış tiyatro sanatçısı aynı zamanda öğretmenlerden oluşan Tebeşir Tiyatrosu yönetmeni Göktan Güçlü önderliğinde Türkiye’nin farklı illerinde görev yapan öğretmenler gerçek hikayelerinden yola çıkarak öğretmenlik yaşamında biriktirdikleri öğrencileriyle olan anılarını fotoğraflayarak fotoroman haline getirerek kitaplaştıracaklar.
İlk okuyucularından ben okumak isterim.
Öğretmenler söz sahibi olabildiğince, desteklendiklerinde meslektaşlarıyla bir arada çözüm aradığında, kendilerinde sınıflarında ve okullarında kanımsa çok şeyler değişir. Çoğu zaman öğretmenin nesneleşebildiği, sadece aracı olarak görülebildiği bir eğitim sisteminde onların birer ‘özne’ olduklarını hatırlatmak isterim. Yaşanmış bir örnek vereyim: Üzerinde merak yazan kolluklarla, öğrenciler okullarında dolaşıyor, ellerindeki küçük kağıtları arkadaşlarına dağıtıp merak ettikleri konular hakkında soru yazmalarını istiyorlar. Onlar ‘Merak Timi’. Herkes merak ettiğini kağıda yazıyor. Renklerin adı nereden geliyor? Dünya ne kadar yaşlı? Sayılar ne zaman biter? Tüm merak edilenler bir kutuda toplanıyor. Merak kutusu açıldıktan sonra en çok merak edilenler araştırılıp üzerine konuşmalar, paylaşımlar yapılıyor. Merak Timi sayesinde sınıfın, okulun iklimi değişiyor. Soru sormaktan çekinen, merak etmeyen öğrenciler sormaya, öğretmenler onları teşvik etmeye başlıyor. Bu ve bunun gibi pek çok etkinlik faklı branşlardan öğretmenlerin okullarında, sınıflarındaki sorunlara, zorluklara karşı ürettiği çözümler. Çünkü çözümü arayanda bulanda öğretmen. Ama günümüzde çoğu zaman öğretmenin nesneleşebildiği, sadece aracı olarak görülebildiği bir eğitim sisteminde öğretmenin ‘özne’ olduğunu hatırlatıyor. Yani ‘özne’ olarak öğretim pratiklerini iyileştirmek, mesleki öğrenme deneyimlerini yönlendirmek ve biçimlendirmek istiyorlar.
Bence eğitimle ilgili problemlerin tümünün çözümünü öğretmende görmek ona haksızlık oluyor. Öyle problemler var ki çözümü sadece öğretmende olamaz. Bunu da görmeliyiz ki öğretmen kendini güçsüz hissetmesin.
Kalın sağlıcakla...