İsrail’in Filistinliler’e yönelik başlattığı katliam ve soykırımın 10.ayı geride kalırken hayatını kaybedenlerin sayısı 40.000. Binlerce çocuğun hayatını kaybettiği, binlerce kişinin yaralandığı İsrail saldırılarını, bütün dünya adeta canlı yayında izliyor. Şimdiye kadar; yaşam hakkından yana, özgürlükten yana, eşitlikten yana, barıştan yana, çocuk haklarından yana, eğitim haklarından yana olan herkesin on binlerce masum Filistinli’nin katledilmesine karşın; normalde dünyayı titretmesi, İsrail’in başını kaldıracak cesareti bulamamasını sağlaması gerekirdi. Şimdiye kadar Filistin’in gerçek sahibi olan Filistinliler’in kendi topraklarında özgürce ve güven içinde yaşaması sağlanmalıydı. Şimdiye kadar terörist devlet İsrail, savaş suçundan yargılanmalıydı. Şimdiye kadar, kan ve gözyaşı dinmeliydi. Şimdiye kadar hastaneler mezarlık değil, şifa kapısı olmalıydı. Şimdiye kadar Mescid-i Aksa’nın esareti sona ermeli, ‘dayanamıyorum bu ayrılığa, kucaklasın beni İslam’ sözü hayata geçmiş olmalıydı. Katledilen, yerinden yurdundan sürgün edilen, yollarda başına bomba yağdırılan Hristiyan ya da Yahudi dünyasından birisi olsaydı, bütün bunlar çoktan olurdu. Ancak, katledilen, soykırıma tabi tutulan Müslümanlar olunca, bütün dünya sessizliğe bürünüyor. Batının insan hakları ve savaş suçları konusundaki çifte standardını biliyoruz da, İslam dünyasındaki sessizliği anlamakta zorlanıyoruz. Yapılan diplomatik ve protokol konuşmalarında insanlığın vicdanı olarak söylenen sözlerin hayata geçmesi, duyarlılığın söylemden eyleme geçmesinin zamanı geldi de, geçiyor bile. Bu sessizlik, İsrail’e destek olarak yansımakta, katil devleti cesaretlendirmektedir. Bu sessiz destek, Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü özgürleştirmek bir yana, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakacaktır. Dünyanın her köşesindeki mazlum ve mağdurların yardımına koşan bir millet olarak; Filistin konusundaki duyarsızlığımızı aksiyonerliğe dönüştürmemizin zamanı gelmek bir yana, çoktan geçmiş durumdadır. İsrail’e dur demek, Filistin’e destek olmak için sivil toplum örgütlerimizin, kanaat önderlerimizin, siyasi partilerimizin velhasılı toplumun bütün kesimlerinin bir araya gelmesi ve harekete geçmesi gerekmektedir. Dünyanın gözü önünde on binlerce insan katlediliyor. On binlerce insan yerinden yurdundan sürgün ediliyor. Yollarda başına bomba yağdırılıyor. Milyarlarca insan ise, bunları sıradan bir habermiş gibi görüp, geçiyor. Açlığa mahkum edilen, ölüme mecbur edilen bir milletin ölümü, bu kadar duyarsızca karşılanmamalıdır. Kardeşliğimizin ötesinde, insan olan herkesin tepki göstermesi ve ayağa kalkması gereken bir konuda, timsah gözyaşı kadar bile gözlerin nemlenmeyişini anlayamıyoruz. Dünyanın değişik ülkelerinde başlayan ve gittikçe yayılan üniversitelerdeki Filistin’e destek eylemlerine, Türkiye’den bir katkı ya da benzer destek olmayışını anlamakta zorlanıyoruz. Hiçbir üniversitemizde bu yönde adım atılmamış olmasını kabullenemiyor, içimize sindiremiyoruz. Filistin’de Filistinliler’le birlikte; insanlığımızın, vicdanımızın, sorumluluğumuzun, ümmet olma bilincimizin, İslam kardeşliğinin ölmemesi için, hemen şimdi harekete geçilmelidir. Büyük şehirlerimizden başlamak üzere Filistin’e destek mitingleri düzenlenmeli, İsrail’le kesilen ticari ilişkilere diplomatik ilişkiler eklenmeli, uluslararası mecrada baskı oluşturulmalı, İsrail’e katil olduğunu yüzüne haykıran eylemler yapılmalı, Filistinliler’e destek sesleri yükseltilmelidir. İsrail’i protesto, Filistin’e destek eylemleri, katliama ve sürgüne direnen Filistinli kardeşlerimize büyük bir moral desteği olacaktır. Filistin’e destek olmak, katil İsrail’e ‘dur’ demek için elimizden gelen, gücümüzün yettiği her türlü adımı atmalıyız. Onur konuğu olarak ABD meclisinde ağırlanan katil Netanyahu ayakta alkışlanması ABD tarihine kara bir leke olarak geçecek bir gün.