Bolu Kartalkaya’da yaşanan otel yangını, sadece bir trajedi değil, aynı zamanda sorumsuzlukların, ihmallerin ve insanlık onurunun nasıl ayaklar altına alınabileceğinin bir göstergesi oldu. Çocukların, masum canların yanarak hayatını kaybettiği bir olayda, suçlamalar havada uçuşuyor. Belediyeler bakanlıkları, bakanlıklar belediyeleri hedef gösteriyor. Peki, bu çekişme ne için? Siyaset uğruna, kimin sorumlu olduğunu bulmak yerine karşılıklı suçlama mı yapılacak? Devletin bakanlık makamının ya da belediyenin, siyasi hesaplarla birbirini hedef alması, kamu kurumlarının itibarını zedelemekten başka bir işe yaramaz.
Yangın gibi bir felakette öncelikli mesele, kimin hangi partiden olduğuna değil, kimin ihmali varsa onun sorumlu tutulmasına odaklanmaktır. Yetkili merciler, “kim suçlu” sorusuna yanıt ararken, delilleri dikkate almalı ve adaletin neşterini doğru yere vurmalıdır. Eğer bu olayda eksik denetimler varsa, otelin güvenlik standartları yeterince kontrol edilmemişse ya da acil durum önlemleri alınmamışsa, bunların kim tarafından göz ardı edildiği açıkça ortaya konmalıdır. Bu hesaplaşma, siyasetin değil, vicdanın ve hukukun ışığında yapılmalıdır.
Yıllardır işletmecilik yapan bir otel sahibi olarak, çalışanlarınızın ve misafirlerinizin güvenliğini sağlamak en temel sorumluluğunuzdur. Bu yangın, sadece bir felaket değil, aynı zamanda işletmenin önlem almaktaki eksikliklerini de gün yüzüne çıkarmış olabilir. Yangın gibi bir olayda acil çıkışların kullanılamaz durumda olması, yangın söndürme sistemlerinin yetersizliği ya da tatbikat eksiklikleri, doğrudan işletmecinin ihmalini gösterir.
Yangın sırasında kayak yapmaya devam eden insanların duyarsızlığı, insanlığın nereye gittiği sorusunu da beraberinde getiriyor. Yanı başında canlar yanarken, eğlenceye devam eden bir toplumda vicdan, empati ve ortak acı duygusu nereye kaybolmuştur? Üstelik, otel sahiplerinin müşterilerin paralarını geri vermemesi gibi olaylar, sadece ahlaki bir çöküşün değil, aynı zamanda felaket anında dahi para hırsının insanlığa galip gelmesinin acı bir tablosudur. Yangının hemen yanında oteliniz yanmış, insanlar canlarını kurtarmaya çalışıyor; siz hâlâ cebinizi mi düşünüyorsunuz?
Bu felaket, sorumlularına gerekli cezaların uygulanmasını gerektiriyor. Ancak bu süreç, suçluları bulmak yerine karşılıklı siyasi hesaplaşmalarla ilerlerse, bir sonraki felaketin zeminini hazırlamaktan öteye geçmez. Yangından canını kurtaranların maddi ve manevi kayıplarını karşılamak, onlara destek olmak devletin, toplumun ve bireylerin ortak görevidir. Aynı zamanda bu gibi felaketlerin tekrar yaşanmaması için denetimlerin sıkılaştırılması, acil durum planlarının gözden geçirilmesi ve ilgili mevzuatların eksiksiz uygulanması şarttır.
Unutulmamalıdır ki, bir felaket sırasında sergilenen tavır, toplumun insanlık seviyesinin en açık göstergesidir. Bu acı olaydan ders almalı, insan hayatının hiçbir şeyden daha değerli olmadığını hatırlamalıyız. Vicdanı kör eden hırslar, siyasi kavgalar ve ihmaller, adaletin önüne geçmemelidir.