-Azcık yukarı,
-Yok…
-Olmadı aşağı,
-Hayır hayır…
-Az daha yukarı,
-Yok…
-Bunu da beğenmedim,
-Başa alalım…
Şimdi bu konuşma metinlerini görünce ya da duyunca aklınıza ne geliyor?
Zor mu oldu?
Tamam…
Merak etmeyin,
Ben açıklayacağım…
Sanki bir eşya,
Ya da rafta duran bir çerçeve aklınıza geliyor değil mi?
Maalesef,
Bu yanlış cevap.
Bahsettiğim bu olay tamamen çocuklarımızın eğitim hayatının gerçek bir halidir.
Evet…
Yanlış duymadınız.
Eşyaların dili yok ki sitem edebilsinler.
Çocuklarımızın da kendini ifade edecek hayat tecrübeleri yok,
O yüzden bir sağa bir sola savrulup duruluyorlar.
Be kardeşim,
Oturmuş düzeni niye bozarsın ki?
Uzmanlara laf söylediğimizde hemen linç kampanyası başlatılıyor.
Madem uzmanlar bu işi çok iyi biliyor,
Neden çocuklarımızın üzerinde deneme yanılma yöntemi uyguluyorlar.
Geçenlerde bir arkadaş bir cümle kurmuştu,
Sizlerle paylaşıyorum.
Yabancılar ders alarak hayatı öğrenirler,
Biz ise hayatı yaşayarak ders alırız.
Bence de 10 numara 5 yıldız bir söz…
Hatırlarsınız…
Yıl 2012.
4+4+4 sistemi ile birlikte eğitimde okula başlama yaşı 72 aydan 60 aya düşürüldü.
Okula başlayan çocukların sıkıntı çekmesi üzerine yapılan yasa düzenlemesi ve ailenin isteği ile 66 aya yükseltildi.
Şimdi ise 69 aya çıkarılması için sunulan kanun teklifi kabul edildi.
Yuh artık.
Bunlar çocuk yahu.
Yazboz tahtası mı?
El kadar bebeler üzerinden nasıl bir amaç düşleyip,
Hem bebelerin hem de ebeveynlerin zihinlerini bulandırıyorsunuz.
Yıllarca sorun olmayan bu sistem sizi niçin uygulama değişikliğe soktu.
Bırakın bu boş işleri de gerçek sorunlarla ilgilenin.
Bu boş işlere harcayacağınız zamanı çocuklarımızın eğitimine,
İnsanlarımızın mutluluğuna harcayın.
Varın gidin işinize bakın…