Evet, sıkı çay tüketiriz ama birinci sırada olduğumuzu da açıkçası bilmiyor, tahmin etmiyordum. Dünyanın en iyi çaylarını üretiyoruz, çay değil kahve kültürümüz çok daha eski, hatta çoğu zaman doğru demlemiyoruz bile... Ama kişi başına 3.5 kg'lık tüketimde çay kültürünün en köklü olduğu ülkelerden bile çok daha fazla çay içiyoruz.
Dünya Çay komitesinin verilerine göre sırasıyla Çin, Hindistan, Kenya ve SriLanka'nın ardından üretimde beşinci sıradayız. Tüketimde ise herkesi sollayarak birinci sıraya oturmuşuz ki aslında uzun zamandır böyle. Bu da en çok; asırlardır çayın, kültürlerin önemli bir parçası olduğu, yemekte bile çay içen Asya ülkelerinde şaşkınlık yaratıyor.
Çay'ın anavatanı Çin'in güneydoğusu ile Hindistan'daki kuzeydoğusu arasındaki bölge. Çay bitkisi olan Camelia sinensis buradan çıkarak farklı topraklara yayılmış. Ve gittiği her ülkede o ülkenin teruarına göre de karakterini şekillendirmiş. Ortadoğu ve Avrupa'daki siyah çay üretimi ağırlıktayken, Asya ülkelerinin neredeyse tamamı sadece yeşil çay tüketiyor. Örneğin Japonya'daki geleneksel bir susi dükkanına oturduğunuz an sipariş bile almadan önce önünüze hemen bir Yeşilköy koyarlar.
Tarihimize baktığımızda aslında bizler kahveci bir toplumuz. Kahve çekirdeklerinin Avrupa macerası bile bizim topraklardan geçtikten sonra başlıyor. Ülkemizdeki Çay tarımı Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte başlamış. Yani geçmişi bir asır bile değil henüz. Ama bizler öyle bir sevip, öyle bir sahip çıkıp bağrımıza basmışız ki çayı, sunumundan demleme tekniğine kadar kendi tarzınızı oluşturmuşuz. Nitekim, iki katlı demlikle demleme tekniği sadece biz Türklerin. Çayın kahveye göre ritüeli ve kültür derinliği daha fazla. Mesela Kore'deki manastırlar’ da kahvaltı sonrası herkesin toplanıp sessiz sedasız içtiği çay, zihinlerini o gün yapacakları işlere hazırlayıp konsantrasyon sağlıyor. Tayvan'da Alishan dağlarında ise sadece geleneksel kıyafetli kadınlar tarafından, bambu demliklerde yine ince ritüellerle servis edilen oolong'lar dünyanın dört bir yanından çay tutkunlarını buraya çekiyor. Türkiye'de ise çay, misafirperverliğin bir simgesi, muhabbetin koyulaşması, süresinin uzamasına vesile en samimi ikram Muhabbeti seven, misafiri baş tacı eden, ikram etmekten haz duyan bir toplumun, çayı nasıl olup da kısa sayılacak bir süreçte kahvenin kat be kat üstüne çıkarmış olmasının en belirgin açıklaması bu olsa gerek.