İnsanlığa büyük acı veren dramın öyküsü mübadele! Sana sorulmadan, bir anda atanın, babanın, kendinin kazandığı, emek verip anılarla büyüdüğün toprakları terk etmek. Göz nurunu, aşlarını, umutlarını bıraktığın toprakların adıdır. ( mübadele)
30 Ocak 1923 Türkiye, Yunanistan arasında İsviçre’nin Lozan şehrinde zorunlu “ Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi” yapıldı. Yunanistan’ın Grabene ( Grevena), Naslıç (Anaselitsa) bölgelerinden Türkiye’ye 13 000 civarında Müslüman mübadiller geldi. Bunlara patriyat deniliyordu. Patriyat sözcüğü etnik bir kimliğe değil, kültürel kimliği ifade eder. Patriyotları, Girit, yanya mübadilleri; dinleri İslam, dilleri yunanca olan kültürel grup olarak tanımlanıyor.
Osmanlı yönetimi döneminde uygulanan “ milli sistemi” etnik ayrım yerine dini cemaat ayrımları vardı. Müslüman cemaatin etnik kökeni ne olursa olsun; ( Türk, Arnavut, Boşnak, Ulah, Sırp, Yunan vb.) herkesi kapsıyordu. Müslüman kavramı ile Türk kavramı eş anlamda kullanılıyordu. Etnik ayrımın hiçbir önemi yoktu. 99 yıl önce gelen mübadillerden sadece birkaç kişi günümüzde yaşamaktadır. Yaşayanların yaşları da 100 ün üzerindedir.
Türkiye’ye mübadele anlaşmasıyla yerleştirilen iller; İzmir, Eskişehir, Balıkesir, Aydın, Uşak, Isparta, Burdur, Antalya, Afyon, Denizli, Niğde, Bursa, İstanbul ( Çatalca, Büyükçekmece, Silivri.) “ Büyükçekmece’ye yerleşen mübadiller, Mimarsinan, Tepecik, Gürpınar, Türkoba, Güzelce, Kavaklı, Kumburgaz, Celaliye, Kamiloba, Hoşdere mahallesine yerleşmişlerdir.”
Kurtuluş savaşından sonra İsviçre’nin Lozan Şehrinde toplanan konferans da uzun müzakereler sonunda 24 Temmuz 1923 tarihinde sözleşme imzalandı. Sekiz devlet tarafından; ( Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Romanya, Yugoslavya, Japonya) imzalanan sözleşme Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve toprak bütünlüğünü temel oluşturan uluslar arası bir sözleşme olup, halen yürürlüktedir.
Lozan da esas barış sözleşmesinin yanı sıra değişik konuları ele ala ( esirlerin değişimi) gibi on yedi adet sözleşme, protokol imzalandı. Bu sözleşmelerden birisi 30 Ocak 1923 tarihinde Türk, Yunan hükümetleri tarafından imzalanan nüfus mübadelesine ilişkin sözleşmedir. “ ...Mübadiller, bırakıp gidecekleri ülkenin uyruğunu yitirecekler ve varış ülkenin topraklarına ayak bastıkları anda, bu ülkenin uyrukluğunu edinmiş sayılacaklardır...” İnsanların doğup büyüdüğü emek verdiği topraklardan sorulmadan dini ve milliyeti adına sürgüne gönderilmesi ne acı bir duygudur.
Büyük mübadele derneğinin başkanı Sabit Semiz’e konuk oldum. Başkan Semiz; “ Derneğimiz 2014 yılında ( Sabit Semiz, Nergis Şahin, Nalân Şahin, Orhan Öpçin, Erhan Güzel, Sırma Belin, Ahmet Sönmez) bir araya gelerek Büyük Mübadele Derneğini kurdular. Benden önceki dernek başkanımız Nergis Şahin’di. İki dönemdir de ben başkanlık yapmaktayım.
Derneğimizin kuruluş amacı mübadiller arası kültür, sanat, örf, adet, folklor, geleneklerimizin yaşatılmasıdır. İnsanlarımızın birbirlerini tanıyıp kaynaşması için derneğimiz kuruldu. İki ülke hakları arasında kardeşlik duygularının yaşatılması, ortak geçmişte yaşananların unutulması, halklar arası dostluğun pekiştirilmesi için derneğimiz aktif görev vermektedir. Derneğimize kayıtlı 1200 resmi üyemiz bulunmaktadır. Dernek merkezimiz Büyükçekmece Mimarsinan’da bulunmaktadır.”
Büyük Mübadele Derneğimizde çayımızı içip, pastamızı yerken Marmara denizinin maviliği gözümüze hitap ediyordu. Serin deniz kokusu içimize doluyordu. Samit Semiz başkan eliyle denizi göstererek; “ Sayın Süleyman bey! Gemiyle Yunanistan’dan gelen ilk mübadiller karaya buradan ayak basmışlar. Derneğimiz de buradan ilk ayak bastıkları yeri görüyoruz. Hadi seni Çatalca’ya götüreyim. Oradaki müzemizi gezdireyim. Sonrada Silivri de ki yapılan mübadele müze evini gezdireyim.” Başkan beni gezdirmenin heyecanını, bende gezip öğrenmenin heyecanıyla Çatalca’ya doğru yola koyulduk.
Çatalca mübadele müzesi 2010 yılında Çatalca belediyesi; mübadele müzesi olarak açılır. Acılan bina Rumlar zamanında taverna, sonra Ziraat Bankası, dikim evin olarak hizmet vermiş. Bina Ertuğrul Ölçer ailesi belediyeye kira karşılığı verir. Günümüzde Çatalca belediyesi mübadele müzesi olarak kullanılmaktadır. Turizm bakanlığı Ayasofya müzesi müdürlüğüne bağlıdır. Mübadele binası 109 yıl önce ( 1913-1920) yıllarında taverna olarak Rum Yannis tarafında işletilmiştir. Binanın yaşı 200 yıla yakındır.
Çatalca mübadele meydanı 2010 yılında yapılmış. Meydanın ortasında iki gözyaşı damlası figürü bulunmaktadır. Yandaki demirden yapılmış heykel figüründe mübadelede de parçalanmış aileyi tasvir etmektedir. Türkiye’de ilk mübadele müzesi Çatalca’da kurulmuştur. Sonraki yıllarda mübadele müzesi Samsun Alaçam’da kurulmuştur.
1924 den 1926 yılına kadar Çatalca il olur. İstanbul mübadele dışında kalır. Fener Rum patrik hanesinin İstanbul’da kalması için, Yunanistan’a gitmesini istemeyen İngiliz delegeleridir. Çatalca İstanbul bağlı olunca Rum’ların kalmaları gerekiyor. İsmet İnönü mübadele( değiş-tokuş) Atatürk’e bilgileri iletir. Atatürk’ün zeki düşüncesiyle Çatalca’yı 1924’de il yaparak İstanbul’dan ayırır. Mübadele bitiminde tekrar ilçe olarak İstanbul’a bağlanır. “ Sabit başkan anlatırken not alıyor, can kulağıyla diliyordum. Sabit başkan o kadar çok bilgi aktarıyordu ki, sağanak yağmuru gibi başıma yağıyordu.
Sabit Semiz; “ Süleyman öğretmenim Büyük mübadele derneğinin Çatalca, Silivri ve Kumburgaz’da temsilcikleri bulunmaktadır. Yurt dışında ( Yunanistan’da ) Türkiye’den giden Rum mübadillerin yedi tane dernekle kardeş protokol imzalı sözleşmemiz bulunmaktadır. Yunanistan’a davet ediliyoruz. Halk oyunlarımızla, sanatçılarımızla gidip kültürümüzü sergiliyoruz. Derneğimizin çatısı altında ( Toprağımızın Buğusu ) adlı tiyatro oynatıyoruz. Değişik yörelerde oyunumuzu sergiliyoruz. Öğrencilerimize burs vermekteyiz. Üyelerimiz arasında ( Pıta) gecesi düzenliyoruz. Her üye evinde yaptığı börek, çörek, tatlı çeşitlerini getirerek birbirlerine ücretsiz ikram etmektedirler. Toplandığımız alamda davullar, zurnalar eşliğinde oyunlar oynanır, sanatçılar konser verirler. Folklor gösterisini gelen konuklara sergilenir. Ayrıca birinci kuşak mübadillerden oluşan resim sergisi yapılır.
Dedelerimiz babalarımız geldiğimiz bölgedeki Yunanlıların yaptıkları kötülük ve zulümleri biz çocuklarına anlatmazlardı. Belki de bizlerin karşı tarafa kin, nefret duyguları gelişmesin diye olsa gerek.”
Silivri’de yapılan tarihi binanın onarımını Sabit beyle birlikte gezdik. Aslına uygun yapımı devam ediyordu. Yandaki kahvede birer çay içtik. Kahvenin her tarafı tarihi resimlerle dolu, her tarafı resimlerle bezenmişti. Akşam olmaktaydı son olarak Celaliye’de ki bireysel tarihi eserler müzesine gittik. Celaliye’nin orta yerinde odun deposunu kişisel eski eşya sergi alanı yapmışlar. Yakup Han Kaynak adında orta yaşlı, etine dolgun kardeşimiz bizi karşılayıp, tarihi eserleri bizleri gezdirirken anlatıyordu; “ 14 yaşında tarihi eserlere ateşli ütü ile merak saldım. Kamile Küre bayanın evini temizlerken eski hurda bir ütü buldum. Bundan sonrada eski eşyaları toplamaya başladım. Dedemin, ninemin eski eşyalarını derleyip topladım. Bazı eşyaları da satın aldım. Eski dikiş makineleri, ev eşyaları, giyim kuşamlar, tarım aletleri, dövenler, pulluk, at koşum takımı, tarihi paralar, büyük küpler, sigara paketleri, deterjan, tuz markalar, bakırdan yapıma tencereler, kazan, helkeler. Şu gördüğünüz ağaçtan yapılmış kar batmazları, dirgen, anadut, yabayı Tokat, Sulusaray, Kuşçu kasabasından getirdim.” Benimde Tokattan geldiğimi söyleyince Yakup’un sevgisi bir kat daha artı. Akşamın koyu karanlığında Yakup’a veda edip ayrıldık. Büyük mübadele derneği başkanı Sabit Semizle Akşam yemeğinde köfte yiyerek günün anlamlı tarihi yolculuğuna son noktayı koyduk. Bir dahaki görüşmemiz dileğiyle ayrıldık.
DRAMA; Drama Selanik Vilayetinin 3. Sancağıdır. Dramanın kazaları; Kavala, Pravişta, Sarışaban, Ropçoz kazalarıdır. Dramanın eski adı Drabescok’dur. 19. yy ortalarından itibaren Drama tütün kentidir. Bir diğer geçim kaynağı da pamuktur. Pamuktan çadır üretilir, Osmanlı ülkesinin her tarafına buradan çadır bezleri gönderilirdi. Kentin içindeki Karpuz kaldıran( Aya Varvara) kaynak suyunun çevresinde tütün işleme atölyeleri, zenginlerin konakları bulunurdu. Drama Sancağının çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu. Seyyah Abbortt’a göre 130 Yunan ailenin dışında geri kalan ailenin tamamı Müslümanlar oluştururlardı. 1859 yılında Drama Sancağında etnik yapıya göre nüfus dağılımı; Müslüman 210 000, Rum, Bulgar, Hıristiyan 30.000, Çingene 15.000, Yahudi, Ermeni, Arnavut 1.000.
MİDİLLİ; Ege denizinde Yunanistan’ın üçüncü büyük adasıdır. Anadolu kıyılarına 8-12 km uzaklıktadır. Midilli Yunanistan toprağı olana kadar, 450 yıl boyunca ( 1462-1912) Osmanlının bir eyaletiydi. 1922 yılında bozguna uğrayan Yunan ordusu 47. 382 Anadolu Rum’unun kaçarak Midilliye sığındığı kaydedilmiştir. 1923 yılının Ekim ayında Mübadele anlaşması gereği 1400 kişilik Müslüman kafilesi Ayvalık’a getirilmiştir. Ayvalık ve Edremit de terk edilen Rumlara ait yerlere yerleştirilmiştir. Midilli Mübadillerinin ana dili Türkçedir.
GÜLCAMAL GEMİSİ; 15 Temmuz 1874 günü denize indirildi. İlk adı Germanic, Kuzey İrlanda’nın Belfast kentindeki Harland and Wolff adlı gemi tezgâhlarında inşa edilmişti. 1902 adı Ottowa olarak değiştirildi. Yeni sahipleri, Avrupalı göçmenleri Amerika’ya bu gemi ile taşıdılar. 37 Yaşında olan gemiyi Osmanlı satın aldı. 1911 yılının Şubat ayında İstanbul’a gelen gemiye, padişah V. Mehmet Reşad’ın annesinin adı verildi. Gülcemal adıyla hizmet etmeye başladı. 1920 yılında Amerika seferi yapan ilk Türk yolcu gemisi olarak New York limanına demir attı. 1924 yılında Türkiye, Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Sözleşmesi gereğince Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek olan mübadilleri Selanik limanından İstanbul, İzmir limanlarına taşıdı. İsmet Paşa Başkanlığındaki Lozan heyetini Gülcemal gemisi taşımıştır. Atatürk’ün de birkaç kez bindiği gemidir. Uzun yıllar İstanbul, , Karadeniz bölgesine yük ve insan taşımıştır. 1937 yılında hizmet dışı bırakılmıştır. Orhan Veli, Sakal şiiri; Hangimiz bilir benim kadar, / Karpuzdan fener yapmasını; / Sedefli hançerle, üstüne, / Gülcemal resmi çizmesini. Bedri Rahmi Eyüboğlu, İstanbul Destanı şiiri; İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir, /Anadolu’da toprak damlı bir evde, /Gülcemal üstüne türküler söylenir. / Süt akar cümle musluklarından, direklerinde güller tomurcuklanır. / Anadolu’da, toprak damlı bir evde çocukluğum, /Gülcemal’le gider İstanbul’a / Gülcemalle gelir. Nevzat Varhan, Yeni hayat; Selanik limanında vapurlar, /Tabut, tabut. / İlk defa gördüm denizi, / Korku sardı bedenimizi. / Geri mi geldi Tufan? / Oyy Mustafa Kemallim oyy. / Vapurumuzun adı Gülcemal. / Güvertede hüzün, / Ölülerimiz atıldı denize. / Mehmet, Zeliha üç yaşlarında, yıl 1924/ Ana vatan çok yakında. / Sularda Temmuz sıcağı. / Tuzla’da karantinaya. / Çadırlarda heyecan. / Ahh vatanım ahhh.
MANASTIR: Osmanlı Devletinin illerinden birisidir. Yüzölçümü 28.500 km2, nüfusu 848.900’dur. Manastır Vilayeti Sancağına bağlı kazalar; Kozona, Alasonya, Cuma-Kayalar, Nasliç, Gere bene, Kasriye, Serficedir.
SELANİK: Selanik kenti, Ege denizi kıyısında Hortaç Dağı’nın güneyinde kurulmuş, Osmanlı’nın Rumeli’de İstanbul’dan sonraki en büyük ikinci şehirdi. II. Murat 1430 yılında Venediklilerden alır. 1912 yılına kadar kesintisiz 518 yıl Osmanlı yönetiminde kalır. Selanik, Osmanlı siyasi tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Hürriyetçi fikirler, akımlar bu şehirde doğduğu için “ Hürriyetin Kabesi” olarak adlandırılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal, Nazım Hikmet gibi pek çok edebiyatçımızın, sanatçımızın, bilim adamının doğum yeri Selanik’tir. Mübadelede en önemli sevk limanlarından biri Selanik’tir. Mübadiller için önemli bir yerdir.
Yüz yıllar boyu yaşadığın toprakları bir nefeste bırakıp gitmek ne zor, acı bir olaydır. Mübadillerin binlerce acıları, anlatılacak onlarca öyküleri, yüreklerinde bizlere anlatılmayı bekliyor.