Sevgili okur, merhaba.
Bir yolculuk, aidiyet hissi duymadan; bir aidiyet hissi de ailenin varlığı olmadan mümkün müdür? Değildir. Bu nedenle, yolculuğumuzun yeni durağı ‘aile’. Aidiyet hissini tehdit ederek hızla değişim gösteren sosyal düzende; bireyin ruh sağlığı ve mutluluğu, ailenin varlığını korumaya bağlıdır. Çünkü insan ilişkilerinin kazanıldığı ve sürdürüldüğü mutluluk zincirinin ilk halkası ailedir.
İnsanın sosyal yaşamda anlam bulma yolculuğu evrensel bir ihtiyaçtır. İnsanın anlam bulma yeteneği olduğu gerçeğini destekleyen unsurlardan birisi de aidiyet duygusudur. Aile, bireylerin ait olma ihtiyacının desteklendiği en küçük toplumsal yapıdır. Dolayısıyla aidiyet duygusu ilk olarak ailede tanımlanır. Ait olma ihtiyacının karşılandığı en önemli mekân, bireyin doğup büyüdüğü evidir. Birey, aidiyet duygusunu öncelikle ailesi ile oluşturur; daha sonra yetişkinliğe geçtikçe bireyselleşerek kendi benimsediği alanları, kendi kuracağı ortamlarla biçimlendirir. Aile ortamı ne kadar güvenli bir aidiyet üzerine kuruluysa; birey, toplumla bağlantı kurduğu diğer ortamlarda da kazanmış olduğu güveni sürdürme eğiliminde olur. Toplumsal güven ortamının sağlanması, ailede kazanılan aidiyet duygusu ile mümkündür.
Aidiyet, bir nevi kendini evinde hissetme duygusudur. Mekân bazında bireyin kendini bir yere ait hissetmesi, öncelikle doğduğu ve yaşadığı evle ilişkilidir. Bu nedenle bireyin, aile ve ev ortamında yapması gereken temel sorumlulukları arasında, kendi aidiyetini oluşturmak kadar diğer aile üyelerinin de aidiyet duygusunu pekiştirmesine yardımcı olmak olmalıdır. Çünkü aile üyeleri arasındaki bağ ve aidiyet duygusu ile bireyler, pek çok soruna karşı dayanıklılık kazanıp sorunlarla mücadele etme yeteneğine kavuşmaktadır. Aile; bireylerin yaşamlarında dünyaya ve ilişkilere güvenle bakabilmeleri, sağlıklı bağlanabilmeleri ve umut dolu bir yaşam sürebilmeleri açısından temellerin inşa edildiği bir alan olarak değerlendirilmektedir.
Aidiyet, psikolojik sorunlar için hem bir sebep hem de koruyucu bir faktör olarak kabul edilmektedir. Aidiyet duygusunun, kendini gerçekleştirmeye ve olumlu benlik saygısı oluşturmaya etkisi vardır. Buna bağlı olarak, bireylerin ait olma ihtiyacı karşılanmadığında yalnızlık hissi artarak; psikolojik dayanıklılık ve yaşam doyumu düzeyleri düşmektedir.
Peki, aile içerisinde kurulacak sağlıklı bir aidiyet hissi için ne yapılmalı? Sağlıklı bir aile aidiyeti için; aile fertlerinin birlikte vakit geçirebilecekleri çeşitli etkinlikler yapmaları anlamına gelen fiziksel birliktelik, sosyal aktivitelere aile olarak beraber katılmaları anlamına gelen sosyal birliktelik ve son olarak sıkıntıların, mutlulukların, mutsuzlukların beraber paylaşılması anlamına gelen duygusal birliktelik eylemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. İhtiyaç duyulan bu üç eylem, aile aidiyetini geliştiren unsurlar arasında sayılmaktadır. Aile içerisinde sevgi ve saygı gören, sorumluluk sahibi olarak büyütülen kişilerin ailelerine karşı olan aidiyet duyguları daha yüksek olmaktadır. Ayrıca aile içerisinde duygularını ve düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilen, fikirleri önemli görülen kişilerin aidiyet duyguları güçlenmektedir.
Aidiyet duygusunu güçlendiren bir ‘aile’ ortamı sağlayabilmek dileği ile…
Görüşmek üzere…