Sevgili okur, merhaba.
Yolcusu olduğumuz hayat, bir anlam ışığında aydınlanır. Bir anlam gereklidir, yolun yürünebilmesi için. İlerleyebilmek için. Devam edebilmek için. Anlam, kendi içimizdedir. Var olandır. Var olması gerekendir. Peki, ‘anlam’; kişinin kendi yolculuğunu sürdürebilmesi için yeterli midir? Kişinin yolda kalması, sadece mantık çerçevesinde gerçekleşebilir mi? Kişi; duyguları olmadan, bir yolu yürüyecek motivasyonu kendinde bulabilir mi? Anlam, ‘sevgi’ olmadan oluşturulabilir mi?
Sevgi. Hayatımızda şeylere ‘anlam’ katan gerçekliktir. Kişi, sevgi olmadan hayatını anlamlı kılamaz. Sevgi; kişinin kendi olabilmesi için kendine sunması ya da kendisine sunulması gereken temel gerekliliktir. O halde sevgi, sadece duygusal çerçeveyle sınırlı değildir. Duygu ve mantığın birlikte oluşturduğu ‘sevgi’ asıl ve kalıcı olandır.
İnsan, hayatı boyunca sayısız bağ kurar. Bu bağ; bazen bir insanla bazen bir grupla bazen bir nesneyle bazen bir canlıyla bazense bir düşünceyle kurulur. Kişi, birbirinden farklı bağlarla oluşturur kendi dünyasını. Bu bağlarla bir anlam katar, içinde bulunduğu ana. Bu bağların oluşumunun temeli ise sevgidir. Sevgi, insanın bağ kurmasını sağlayan histir. Bu kurulan bağlar, sürdürülebilir olmadığı sürece sadece anlık tatmin kaynaklarıdır. Bir bağın kalıcılığı, kişinin kendi oluşumunu tamamlama durumu ile sağlanabilir. Yani tüm bu ‘sevgi bağları’nın temeli, kişinin kendisiyle olan sevgi bağına dayanır. Kişi; kendisiyle bir sevgi bağı oluşturmadan, etrafındaki hiçbir şeyle kalıcı bir sevgi bağı oluşturamaz. Bu nedenle bizim üzerinde durmamız gereken asıl gerçeklik, ‘öz sevgi’ olmalıdır. Birlikte bir yola çıktık. Ve o yola devam ediyoruz. Bu yol, ‘kendi’ yolumuzsa, önce kendimiz olmamız gerekmez mi? Kendimiz olmamız için de, nereden başlamak gereklidir? Kişi; kendini sevmeden, içinde bulunduğu hayatı/dünyayı/başkalarını, dününü/bugününü/yarınını sevebilir mi? Sevse bile, bu sevginin devamlılığını sağlayabilir mi?
İnsanın hayatı, sevgiyle canlılık kazanır. Sevgi, hayatın rengidir. Hayat, sevgi hissedilen anlarda bize renklerini gösterir. Renksiz ya da solgun bir dünyada, insanın ruhunun tatmin olması mümkün değildir. Hayattan zevk alabilmek için, renkleri hissedebiliyor olmak gereklidir. Renkler nasıl hissedilir? Sevgi nasıl mümkün kılınır? Kişinin, kendisini sevmesiyle. Önce, kendimizi severek kendimizi sevecek versiyonumuzu oluşturarak çıkmalıyız yola. İnsan, kendini sevemeden kuracağı hiçbir sevgi bağının devamlılığını sağlayamaz. Kendi hayatından, kendinden memnun olmayan biri için yapılması gereken ilk şey, kendine yatırım yapmak olmalıdır. Kişi, kendini sevemediği hiçbir yerde/ortamda/ilişkide kalamaz. ‘Birey’ olabilmek gerekir, ‘bir’ olabilmek için. Birey; bir olabildiği diğer şeyleri sevebilmek için, önce kendisini sevebiliyor olmalıdır. Çevremizdeki güzelliklerin, güzel ihtimallerin farkına varabilmek için kendi hayatımızı sevmeyi öğrenmemiz gereklidir. Değiştiremeyeceğimiz gerçeklikleri kabullenmek, kendimize zarar veren şeylerden uzak durmak, kendimizde memnun olmayıp değiştirme ihtimalimiz olan şeyleri değiştirmemiz gerek. Ertelemeden, tüm zorluklarına rağmen. Ancak, o zaman anlam kazanır. ‘Kendi yolumuz’.
Hayatı anlamlı kılacak sevgi bağlarımızın temeli olan ‘öz sevgi’mizi oluşturabilmemiz dileği ile…
Görüşmek üzere…