Toplumsal düzenin korunmasında ölçü ve tartının önemi tüm İlahi Kitaplarda Allah tarafından dile getirilmiş ve bu noktada bizlerden titiz davranmamız istenilmiştir.              Bazen ölçü¬¬-tartı noktasında kandırılan, aldatılan taraf habersiz olduğu için konu halk arasında dillendirilmeye bilinir. Dolayısıyla bu haksız eylemin dünyada bir cezası olmasına rağmen halk arasında eylem ve ceza ilişkisi çoğu zaman kurulamaz. Buna rağmen Allah, öbür alemde de onları ağır bir cezanın beklediğini belirtmektedir.              Ölçü ve tartıdaki haksız kazancın dışında birçok haksız kazanç yolları bulunmaktadır. Ancak biz bu günkü yazımızda iki haksız kazanç noktasına dikkat çekmek istiyoruz. Bunlardan biri, halkın iyi niyetli ve samimi dini duygularını kullanarak elde edilen mallar ya da kazançlar… Bu yola genelde halkın gözünde dini bir kimliği veya kariyeri olan kişiler başvurur. Bu durum belki de insanlık tarihi boyunca başvurulan en genel geçer bir metottur. Bu sebepledir ki Allah en son bin dört yüz küsur sene önce vahyettiği ayette bu tiplere ve eylemlerine dikkat çekerek tavrını halktan yana koymuştur. “O hahamlar ve rahiplerin ekseriyeti halkın parasını haksız yere yediler…”(Tevbe 34) Diğer bir nokta da halkın ücretini belirleyerek belli görevlere, makamlara, mevkiler getirdiği insanların yemesi veya bu makam, mevki üzerinden biriktirmesi… Halk sırf toplumsal düzenin korunması, kendi işinin takip edilmesi, işlerinin adil bir şekilde yürütülmesi için içlerinden birilerini önüne katar.  Ona omuzlarında, başının üzerinde yer verir.  “İşlerimin yürütülmesini sana havale ediyorum…” der. Peki o ne yapar? Yüksek makamlarda olunca o, normal insanların göremediği mesafeleri görmüştür. Kendince yeni fırsatlar, imkanlar keşfetmiştir. Bu imkanların ve fırsatların sonuçlarını kendine yöneltmiş, cebini doldurmanın hesabını yapmıştır. Ve gerçekten de doldurmuştur. Normalde hiçbir zaman kavuşamayacağı imkanlara, varlıklara kavuşmuştur… Bakın… Halkın bu dünyada anlayamadığı ve sessiz kaldığı aldatılmalar, kandırılmalar olabilir. Bu gibi aldatma ve kandırmalara bu dünyada verilen ilahi cezaları da fark etmeye bilir… Bir de halkın dillendirdiği, şahit olduğu aldatılmalar, kandırılmalar veya emanetine ihanet edilmeler vardır. Bilin ki Halkın dikkatini çeken Hakkın da dikkatini fazlasıyla çekmektedir. Bu yüzdendir ki din üzerinden ve halkın kendilerine emanet ettiği makam, mevki üzerinden biriktirilen malların ya da imkanların cezası hiçbir zaman sadece öbür tarafa kalmamış, yukarıda zikrettiğim ayetin devamında da ifade edildiği gibi bu cezalar dünyada başlamıştır. Bu dünyada cezalar nasıl olur? Bu cezaların mahiyetini bizler bilemeyiz ama şunlarda bu davranışlar için birer ceza olabilir. Düşünün… Büyük bir aşkla şevkle biriktirdiğiniz mallar zayıf ve çaresiz bir konuma düştüğünüzde evlatlarınız ya da söz geçiremediğiniz bir başkaları tarafından gözlerinizin önünde iç edilebilir. Düştüğünüz bu durumun kendi vicdanınıza yansıması ve bulduğu karşılık… Veya şöyle düşünün… Her şeyden çok sevdiğiniz çocuklarınızın arkadaşları, ailelerinin dillendirdiği konuşmaları çocuklarınızın yüzlerine söyleyerek onları dışlıyor. “Senin annen…” diyor, “Senin baban…” , “Şöyle yapmış, böyle yapmış…” Ve alın size, sıcacık yuvanızın içinde gelecekte sizi veya ailenizi nerelere savuracağı belli olmayan şiddetli bir azabın taptaze tohumları… Diyeceğim o ki, İsterseniz gelin geçmişi, geçmişi derken tarihi birlikte bir gözden geçirelim. Din ve makam üzerinden biriktirilen mallar biriktirenlere yar olmamış ve zannettikleri gibi onları da asla huzura kavuşturamamıştır. Velev ki gelecekte “bir tövbe eder”, ya da “şöyle şatafatlı bir cami yaptırırım” niyeti de taşısalar…               Çünkü olup bitenleri takip eden bize bizden yakın olandır. O kandırılamaz…