Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

KURBAN… ALLAH’A YAKLAŞMAK…

Her yıl Kurban Bayramı yaklaşırken hayvanların kesilip kesilmemesi üzerinden bir tartışma başlatılır. Fakat ben bu gün burada bu konuyla ilgili düşüncelerimi değil de kurbanı nasıl anlamamız gerektiği noktasında birkaç cümle ifade etmeye çalışacağım. Gerçekten kurban olayı bu gün neredeyse bütün toplumlarda kendi anlayış ve yorumlama şekilleri üzerinden yer bulmuş, çok eski zamanlardan beri gelen bir ibadettir. Bu ibadeti toplumların hayatında sadece hayvan kesmek üzerinden okumamak gerekir.  Sahip oldukları değerli varlıklardan, ürünlerden, hayvanlardan kutsal saydıkları veya bildikleri varlıklar adına vazgeçmek olarak görmekteyiz. Hatta bu noktada sevdikleri varlıklardan daha çok sevdikleri adına vazgeçme noktasında bu gün bile evlatlarını kurban eden ilkel denilen kavim, kabilelerden bahsedilmektedir. Geçmiş toplumlarda kurban mabetlere veya kutsal kabul edilen sunaklara sunulmuş ve bunlar kutsal varlıklara ikram edilen değerli varlıklar olarak görülmüştür. Hatta kutsala sunulan bu değerli varlıklar karşılığında bir takım kötülük ve belalardan uzak olma, öte yandan fazladan nimetlere, bolluklara kavuşma beklentisi içinde olunmuştur. Kur’an ise kurban konusunu sevgi temelli iki olay üzerinden bizlere sunmuştur. Birincisi Habil ve Kabil üzerinden, ikincisi de İbrahim (as) ve oğlu İsmail üzerinden… Bu iki olayda da bela ve musibetlerden uzak olma veya nimetler açısından bolluk bereketlilik içinde olmaya dikkat çekmemiştir. Asıl dikkat çektiği nokta ise sevilen, sevdiğiniz şeylerden Allah adına vazgeçme noktası olmuş ve bu yüzden Kabil’in sunmuş olduğu kurbanın değersizliğine, sevimsizliğine vurgu yapmıştır. Belki de, bilemiyoruz sevilenlerden kurban edilmesi noktasını açıklamak için yaşlılık çağlarında bir evlada kavuşmuş olan İbrahim (as)a Saffat suresi üzerinden gördüğümüz kadarıyla “en sevdiğini kurban et” diye seslenmiş, o da en sevdiği İsmail’ini kurban etmeye niyetlendiği için Allah onun bu sınanmasını bir imtihan olarak görüp “Tamam. Sınavı kazandın” diyerek ona hayvanlardan başka bir kurbanlığı kesmesi için sunmuştur. Asıl konuya gelecek olursak gerçekten insanın insandan sonra içten, samimi diyalog veya muhabbet kurduğu, sevgi beslediği varlık hayvanlar oluyor. İnsan onları seviyor ve onlar da insanlar tarafından sevildiklerini biliyor. Bir düşünün… Bir hayvanınız, ineğiniz veya koçunuz var. Ona seslendiğinizde size tepki veriyor, yanınıza çağırdığınızda yanınıza geliyor hatta boynunu kucakladığınızda yüzünüzü, gözünüzü yalayıp sevgisini ifade ediyor.  Kalbinizi yokladınız… Gerçekten onu seviyorsunuz. Onu başkasına vermeye veya kesmeye kıyamıyorsunuz. İşte tam bu noktada Allah’ın size seslenişini duyuyorsunuz. Diyor ki  (Hac suresi 37)“Sizin kestiğiniz kurbanın ne eti, ne kanı Allah’a ulaşmaz. Allah’a ancak sizin takvanız ulaşır.”  Nasıl yani? Aynen şu; Allah’ım..! Biliyorsun… Ben bu hayvanımı seviyorum. Ama seni de seviyorum. Seni daha çok sevdiğim için bu sevdiğim hayvanımdan vazgeçiyorum.” Yani  “ben senin dışında tüm sevdiklerimden uzak, sana yakın olduğumu, olmak istediğimi bu eylemimle, bu davranışımla ortaya koymuş oluyorum ve oldum da… Sen benden kabul buyur… Evet… Sevdiğim hayvanıma hatta tüm diğer sevdiklerime uzak ve sadece sana yakınım… Kurban kelimesinin anlamı da o değil mi? Her şeyden uzak olup yalnız Allah'a yakın olmak… Kurbanlarımızın Allah ile olan muhabbetimizin artmasına vesile olması ümidiyle bayramınız mübarek  olsun…
Ekleme Tarihi: 11 Haziran 2024 - Salı
Vahit KOÇ

KURBAN… ALLAH’A YAKLAŞMAK…

Her yıl Kurban Bayramı yaklaşırken hayvanların kesilip kesilmemesi üzerinden bir tartışma başlatılır. Fakat ben bu gün burada bu konuyla ilgili düşüncelerimi değil de kurbanı nasıl anlamamız gerektiği noktasında birkaç cümle ifade etmeye çalışacağım.

Gerçekten kurban olayı bu gün neredeyse bütün toplumlarda kendi anlayış ve yorumlama şekilleri üzerinden yer bulmuş, çok eski zamanlardan beri gelen bir ibadettir. Bu ibadeti toplumların hayatında sadece hayvan kesmek üzerinden okumamak gerekir.  Sahip oldukları değerli varlıklardan, ürünlerden, hayvanlardan kutsal saydıkları veya bildikleri varlıklar adına vazgeçmek olarak görmekteyiz. Hatta bu noktada sevdikleri varlıklardan daha çok sevdikleri adına vazgeçme noktasında bu gün bile evlatlarını kurban eden ilkel denilen kavim, kabilelerden bahsedilmektedir.

Geçmiş toplumlarda kurban mabetlere veya kutsal kabul edilen sunaklara sunulmuş ve bunlar kutsal varlıklara ikram edilen değerli varlıklar olarak görülmüştür. Hatta kutsala sunulan bu değerli varlıklar karşılığında bir takım kötülük ve belalardan uzak olma, öte yandan fazladan nimetlere, bolluklara kavuşma beklentisi içinde olunmuştur.

Kur’an ise kurban konusunu sevgi temelli iki olay üzerinden bizlere sunmuştur. Birincisi Habil ve Kabil üzerinden, ikincisi de İbrahim (as) ve oğlu İsmail üzerinden… Bu iki olayda da bela ve musibetlerden uzak olma veya nimetler açısından bolluk bereketlilik içinde olmaya dikkat çekmemiştir. Asıl dikkat çektiği nokta ise sevilen, sevdiğiniz şeylerden Allah adına vazgeçme noktası olmuş ve bu yüzden Kabil’in sunmuş olduğu kurbanın değersizliğine, sevimsizliğine vurgu yapmıştır. Belki de, bilemiyoruz sevilenlerden kurban edilmesi noktasını açıklamak için yaşlılık çağlarında bir evlada kavuşmuş olan İbrahim (as)a Saffat suresi üzerinden gördüğümüz kadarıyla “en sevdiğini kurban et” diye seslenmiş, o da en sevdiği İsmail’ini kurban etmeye niyetlendiği için Allah onun bu sınanmasını bir imtihan olarak görüp “Tamam. Sınavı kazandın” diyerek ona hayvanlardan başka bir kurbanlığı kesmesi için sunmuştur.

Asıl konuya gelecek olursak gerçekten insanın insandan sonra içten, samimi diyalog veya muhabbet kurduğu, sevgi beslediği varlık hayvanlar oluyor. İnsan onları seviyor ve onlar da insanlar tarafından sevildiklerini biliyor. Bir düşünün… Bir hayvanınız, ineğiniz veya koçunuz var. Ona seslendiğinizde size tepki veriyor, yanınıza çağırdığınızda yanınıza geliyor hatta boynunu kucakladığınızda yüzünüzü, gözünüzü yalayıp sevgisini ifade ediyor.  Kalbinizi yokladınız… Gerçekten onu seviyorsunuz. Onu başkasına vermeye veya kesmeye kıyamıyorsunuz. İşte tam bu noktada Allah’ın size seslenişini duyuyorsunuz. Diyor ki  (Hac suresi 37)“Sizin kestiğiniz kurbanın ne eti, ne kanı Allah’a ulaşmaz. Allah’a ancak sizin takvanız ulaşır.”

 Nasıl yani?

Aynen şu; Allah’ım..! Biliyorsun… Ben bu hayvanımı seviyorum. Ama seni de seviyorum. Seni daha çok sevdiğim için bu sevdiğim hayvanımdan vazgeçiyorum.” Yani  “ben senin dışında tüm sevdiklerimden uzak, sana yakın olduğumu, olmak istediğimi bu eylemimle, bu davranışımla ortaya koymuş oluyorum ve oldum da… Sen benden kabul buyur…

Evet… Sevdiğim hayvanıma hatta tüm diğer sevdiklerime uzak ve sadece sana yakınım… Kurban kelimesinin anlamı da o değil mi? Her şeyden uzak olup yalnız Allah'a yakın olmak…

Kurbanlarımızın Allah ile olan muhabbetimizin artmasına vesile olması ümidiyle bayramınız mübarek  olsun…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.