Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

ATATÜRK’Ü GERÇEK MANADA TANIYABİLMEK… (I)

Son yetmiş, seksen yıldır siyasi kimliği ve özel kişiliği en çok tartışılan şahısların başında gelen lider Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. Milletimizin büyük bir ekseriyeti onu yanmış yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden yeniden ayağa kalkmış bir toplumun önderi olarak görürken, bir kısım kişiler veya guruplar da bir milletin değerlerini düşman milletlerin değerleriyle değiştiren, bizden çok düşmana yakın bir şahsiyet olarak düşünmüştür. Aslında o dönemi, yani birinci dünya savaşı ve hemen sonrasını biraz gerilerden bakarak doğru bir şekilde okuyamazsak gerçekleri görebilmemiz, o dönemin siyasi kişilerinin gerçek niyetlerini, gerçek düşüncelerini anlayabilmemiz bazılarımız için hakikaten zor olacaktır. Önce şunu görmemiz gerekir. Birinci dünya savaşı… Sadece Çanakkale de verilen iki yüz elli bine yakın şehit… Sonrasında terhis edilmiş, dağıtılmış bir imparatorluk ordusu.  Ve bu terhis edilenlerin yerine yerleşen işgalci İngiliz, Fransız İtalyan askerleri… Ve bu işgalciler altı yüz senede yurt edindiğimiz bu vatan coğrafyasını Anadolu’ya sıkıştırmış, sadece sıkıştırmakla kalmamış, orayı da üçe mi bölsek, beşe mi bölsek tartışma safhasına geçmişler. Neredeyse İstanbul ve boğazlar civarını Konstantinopolis devleti olarak ilan etti edecekler. Ülke her taraftan işgal edilmiş. Öyle ki adamlar Anadolu’nun içine doğru ilerlemiş, hatta top sesleri Ankara’dan, meclisten duyulur olmuş. Peki başka ne olmuş? Halkın büyük bir kısmının direniş ruhu da İngilizler tarafında adeta esir alınan padişahla beraber kaybolmuş gitmiş.  Veya padişahın şahsında onu teslim alanlara karşı sessizlik örtüsüne bürünmüş. Aslında onunla da kalınmamış. Bir müddet sonra “İngilizlerin himayesine mi girsek, Amerikan korumasını mı kabul etsek?” tartışmaları gayet normal görülmüş ve bu emperyalist devletlerden medet umulur hale gelinmiş. İşte böyle bir ortamda, bir milleti topyekun geleceğe taşımak, geleceğin güvenli ellerine, yeni çözüm yolları bulabilecek, milletin gelecekteki siyasi zekasına teslim edebilmek için ne yapılmalı? Aslında ne yapılması gerekiyorsa o şartlarda o yapılmış. Onunla ilgili ne konuşulursa konuşulsun, ne söylenirse söylensin aslında biraz düşünerek baktığımızda göreceğimiz şu hususlar zihinlerdeki bütün tereddütleri veya ters düşünceleri rahatlıkla ortadan kaldırabilecektir. Bu işgalciler neler istedi neler istemedi bilemiyoruz ama sınırları belirlenmiş, adı konulmuş bir vatan coğrafyasının gelecek nesillere bırakılması… Bu vatan coğrafyası üzerinde milletinin tüm değerlerini bünyesinde ifade eden bir bayrağın dalgalandırılması… Yine bu aziz milletin yüreğinin, fıtratının dillenmiş, dile gelmiş hali olan bir İstiklal Marşının kabul edilerek milletimizin resmi marşı olarak ilan edilmesi... Sadece bunlarla kalınmamış. Hele gençliğe Hitabe ve bu hitabedeki düşman ve düşmanın eylemleri tarifi… Şunu da sorabiliriz. Batılı değerleri halkına sunan Atatürk bu değerleri yaşayan toplumların liderleriyle acaba neden bir araya gelmemiş veya bu değerler açısından o dönemin en popüler şehirleri olan Londra ve Paris’i görmek istememiştir? Aslında Atatürk’ün vicdanındaki gerçek kanaatini anlayabilmemizde yol gösterici olabilecek bu soruları çoğaltabiliriz. Fakat şu kanaate varabilmemiz için bu kadarı bile yeterli. Tıpkı büyük hazine sahiplerinin, gelecekte bu hazinelerinin emin ellere geçebilmesi için bir takım semboller ve işaretlerle yol gösterdiği gibi Atatürk de bu milletin gerçek düşmanlarını, yani o emperyalistleri ve onların özelliklerini Gençliğe Hitabesinde biraz daha açık ederek gelecek nesillere tanıtmak istemiştir. O düşmanlar o zamanın Hind’i, Çin’i değil, bu gün bölgemizde at koşturanların ataları, dedeleri idi. Yani o dönemde mücadele edilen İngilizler, Fransızlar ve olaya sonradan giren Amerikalılar. Peki dine, dindarlara ve dini kurumlara karşı tavrı?  Bu konuyu da gelecek haftaya bırakalım.
Ekleme Tarihi: 12 Kasım 2018 - Pazartesi
Vahit KOÇ

ATATÜRK’Ü GERÇEK MANADA TANIYABİLMEK… (I)

Son yetmiş, seksen yıldır siyasi kimliği ve özel kişiliği en çok tartışılan şahısların başında gelen lider Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur. Milletimizin büyük bir ekseriyeti onu yanmış yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden yeniden ayağa kalkmış bir toplumun önderi olarak görürken, bir kısım kişiler veya guruplar da bir milletin değerlerini düşman milletlerin değerleriyle değiştiren, bizden çok düşmana yakın bir şahsiyet olarak düşünmüştür.

Aslında o dönemi, yani birinci dünya savaşı ve hemen sonrasını biraz gerilerden bakarak doğru bir şekilde okuyamazsak gerçekleri görebilmemiz, o dönemin siyasi kişilerinin gerçek niyetlerini, gerçek düşüncelerini anlayabilmemiz bazılarımız için hakikaten zor olacaktır.

Önce şunu görmemiz gerekir. Birinci dünya savaşı… Sadece Çanakkale de verilen iki yüz elli bine yakın şehit… Sonrasında terhis edilmiş, dağıtılmış bir imparatorluk ordusu.  Ve bu terhis edilenlerin yerine yerleşen işgalci İngiliz, Fransız İtalyan askerleri…

Ve bu işgalciler altı yüz senede yurt edindiğimiz bu vatan coğrafyasını Anadolu’ya sıkıştırmış, sadece sıkıştırmakla kalmamış, orayı da üçe mi bölsek, beşe mi bölsek tartışma safhasına geçmişler. Neredeyse İstanbul ve boğazlar civarını Konstantinopolis devleti olarak ilan etti edecekler.

Ülke her taraftan işgal edilmiş. Öyle ki adamlar Anadolu’nun içine doğru ilerlemiş, hatta top sesleri Ankara’dan, meclisten duyulur olmuş.

Peki başka ne olmuş?

Halkın büyük bir kısmının direniş ruhu da İngilizler tarafında adeta esir alınan padişahla beraber kaybolmuş gitmiş.  Veya padişahın şahsında onu teslim alanlara karşı sessizlik örtüsüne bürünmüş.

Aslında onunla da kalınmamış. Bir müddet sonra “İngilizlerin himayesine mi girsek, Amerikan korumasını mı kabul etsek?” tartışmaları gayet normal görülmüş ve bu emperyalist devletlerden medet umulur hale gelinmiş.

İşte böyle bir ortamda, bir milleti topyekun geleceğe taşımak, geleceğin güvenli ellerine, yeni çözüm yolları bulabilecek, milletin gelecekteki siyasi zekasına teslim edebilmek için ne yapılmalı?

Aslında ne yapılması gerekiyorsa o şartlarda o yapılmış.

Onunla ilgili ne konuşulursa konuşulsun, ne söylenirse söylensin aslında biraz düşünerek baktığımızda göreceğimiz şu hususlar zihinlerdeki bütün tereddütleri veya ters düşünceleri rahatlıkla ortadan kaldırabilecektir.

Bu işgalciler neler istedi neler istemedi bilemiyoruz ama sınırları belirlenmiş, adı konulmuş bir vatan coğrafyasının gelecek nesillere bırakılması…

Bu vatan coğrafyası üzerinde milletinin tüm değerlerini bünyesinde ifade eden bir bayrağın dalgalandırılması…

Yine bu aziz milletin yüreğinin, fıtratının dillenmiş, dile gelmiş hali olan bir İstiklal Marşının kabul edilerek milletimizin resmi marşı olarak ilan edilmesi...

Sadece bunlarla kalınmamış. Hele gençliğe Hitabe ve bu hitabedeki düşman ve düşmanın eylemleri tarifi…

Şunu da sorabiliriz.

Batılı değerleri halkına sunan Atatürk bu değerleri yaşayan toplumların liderleriyle acaba neden bir araya gelmemiş veya bu değerler açısından o dönemin en popüler şehirleri olan Londra ve Paris’i görmek istememiştir?

Aslında Atatürk’ün vicdanındaki gerçek kanaatini anlayabilmemizde yol gösterici olabilecek bu soruları çoğaltabiliriz. Fakat şu kanaate varabilmemiz için bu kadarı bile yeterli.

Tıpkı büyük hazine sahiplerinin, gelecekte bu hazinelerinin emin ellere geçebilmesi için bir takım semboller ve işaretlerle yol gösterdiği gibi Atatürk de bu milletin gerçek düşmanlarını, yani o emperyalistleri ve onların özelliklerini Gençliğe Hitabesinde biraz daha açık ederek gelecek nesillere tanıtmak istemiştir.

O düşmanlar o zamanın Hind’i, Çin’i değil, bu gün bölgemizde at koşturanların ataları, dedeleri idi. Yani o dönemde mücadele edilen İngilizler, Fransızlar ve olaya sonradan giren Amerikalılar.

Peki dine, dindarlara ve dini kurumlara karşı tavrı?  Bu konuyu da gelecek haftaya bırakalım.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.