Beni ilk zamanlardan beri okuyanlar belki bilir. Ben yazılara başladığım ilk aylarda, gençlerin durumlarını ve bakış açılarını anlatma amacı ile yazıyordum. Sonradan birkaç konu hakkında, araştırmalarım dâhilinde sizleri bilgilendirdim. Eleştiren, destekleyen hatta belki küçümseyen dahi olmuştur. Orasını bilemem. Her neyse şimdi asıl konumuza geçelim. Geçelim geçmesine de, gündemde hep aynı şeyler. Okula gidiyorum aynı, çarşıya gidiyorum aynı…
Bu bağlılık, bu aşk niçindir? Niçin görmek istemezler gerçekleri? Niçin doğruya çamur atıp, yanlışı ayıplamazlar? Niçin ya niçin? Bilmem kaç yazı yazdım. Kimse maske takmak zorunda değil. Maske sizi korumuyor. Zarar veriyor. Bunu çoğu kişi anlayamıyor ve ben o kişilere şüpheci yaklaşıyorum açıkçası… Sizleri tenzih ediyorum. “Sağlık Bakanı söyledi takmamız gerektiğini” diyorlar bir de. Bu nasıl bir savunmadır. Sağlık Bakanı maske takıyor mu peki? Yoo takmıyor ki. Kimliği belirsiz bir kişi tarafından çekilen fotoğrafların, ilkinde maskesiz görülen bakan, ikinci fotoğrafta; telefonla öz çekim yapacakken maskesini takıyor. Kameralara oynuyor diyebilir miyiz?
Ortada empoze edilmeye çalışılan bir proje var. Kimse bu projenin kurbanı olmasın diye ben, sizlere araştırmalarımı açıkça söylüyorum. Projelerini şimdilik anlatamıyorum diyebilirim. Doğruyu, açıkça savunan pek bir kişi olmadığı için projelerini şimdi anlatamayacağım. Hiçbirimizin yarın sağ olacağının garantisi yok. Ne demişler; ‘Bugün varız yarın yokuz.’
Bunu bir zorunluluk olarak görmeyin, rica ediyorum. “Algı operasyonları 2” başlıklı yazımda sizlere kanunları da gösterdim. O kanunlar, benim saatlerce süren araştırmalar sonucunda elde ettiğim bilgiler. Bunun gibi birkaç kanun daha buldum. Yani anlayacağınız, bir sürü kanun maskenin zorunlu olmadığını bizlere gösteriyor. Şunu da dipnot geçeyim; size “genelge yayınlandı, maske takmalıyız” diyene kanunların üzerine Bakanların, insanların, genelgelerin veya cumhurbaşkanının dahi laf söyleyemeyeceğini öğretin.
Zararına gelirsek; bunu araştırdım fakat araştırmaya dahi gerek yoktu. Kendi nefesinizi dakikalarca hatta saatlerce solumak, bağışıklık sisteminizi alt üst eder. Bunu neredeyse herkes anlar, tahmin eder. Korumaması da şöyle; bu virüs konuşma ve hava yoluyla maskelerinize ulaştıktan sonra, maskenizden korkup geri mi gidiyor? Hayır. Orada kalıyor, ya hava yoluyla ya da sizin eliniz aracılığıyla vücudunuza giriyor. Unutmayın ki, bir şeye karşı bağışıklık kazanmak istiyorsanız, onunla savaşmalısınız. Korkup, kendi moralinizi bozarsanız, savaşı kaybedersiniz. Sonra da kör kütük âşıkların eline koz olursunuz “8573. Aşısını olmadı” gibisinden.
Son birkaç noktaya değinmek istiyorum. Çoğunuz biliyordur. Yahudiler… Kendilerini diğer insanlardan üstün gördükleri bir inanışa sahipler. Kendi çocuklarına, bu duyguları küçükten aşılıyorlar. Bu da beraberinde, Yahudiler ve diğer insanlar arasında bir çatışma oluşturuyor. Projelerin çoğu doğrudan bunlarla alakalı… Aralarında “Reptilian” denilen farklı bir ırkta bulunuyor. Yüzeysel düşünmeyin artık lütfen! Her şeye at gözlüğü ile bakanları uyarın lütfen! Z kuşağı… Z denmesinin sebebi; son kuşak olmalarını istemeleri… 2012 yılında Amerika’da yapılan bir konferansta koyulmuş bu isim. Maskesiydi, aşısıydı, sanal gerçekliğiydi vesaire… Hepsinin tek bir amacı var. Sizlerden, araştırmanızı rica ediyorum. Araştırın, araştırın, araştırın. Bu “yeni normal” adı altında öne sürülen robotlaştırma unsurlarının farkında olun. “Ne diyor bu deli” demeyin. Araştırın. Gerçeklerin farkına varın!