Geçtiğimiz haftadan bu yana sergide olan kitap fuarını duymuşsunuzdur. Büyük yazarlar, yayınevleri ve okurlarıyla birlikte muhteşem bir ortama sahiplik yaptı. Erhan hocamla, birlikte gittik. Yola çıkarken yanımıza fıstık aldık. Bir yandan yiyor, bir yandan da sohbet ediyorduk. Dışardan bakılınca çevreye verilen ne bir zarar ne de bir rahatsızlık vardı. Biz sohbet ederken, iki koltuk yanımızda oturan başka bir yolcu, yüksek bir sesle; ‘maskenizi takar mısınız’ dedi. Bunu yüksek bir sesle söylemesi, ben de farklı bir izlenim oluşturdu. Sanki böyle, diğer insanların dikkatini çekmeye çalışıyor gibi sesli şekilde söyledi. Ardından kendisine dönerek, ‘fıstık tüketiyorum şuan’ dedim, kendisi bana cevaben ‘ben de onu söylemek istedim’ dedi. Açık konuşayım verdiği cevaba bir anlam yükleyemedim.
Her neyse esas konumuza dönelim. Fuara vardıktan sonra, söyleşiye yetişemediğimizi konferans salonuna girince fark ettik. Söyleşinin bitmiş olmasına aldanmadık. Mustafa Akar Bey’in yanına giderek onunla tanıştım ve Ahali Gençlik Dergisi ile ilgili bilgiler verdik. Daha sonra kitapların olduğu bölüme inerek, Mustafa Akar’ın bulunduğu yayınevinden satın aldığımız kitapları kendisine imzalatarak, hatıra fotoğrafı da çektirdik.
Sonrasında Erhan hocam ile fuarda kitaplara göz attık. Tabii öyle üç beş kitap değil. Birbirinden farklı binlerce kitap vardı. Hemen hemen her yaşa, her kesime hitap eden kitaplar bulunuyordu. Çocuklara, gençlere, yetişkinlere, ebeveynlere, kadınlara, erkeklere, oyunculara, futbol hayranlarına, sanatseverlere, kültür düşkünlerine ve benzeri gruplara hitap eden, çok sayıda dikkat çekici kitap vardı. Çoğu kitabın başlığı öyle ince düşünülerek konulmuş ki, dikkatleri hemen üzerine çekmeyi başarıyor. Açık konuşayım; oraya para dayanmaz. Bir girmeye en az 50 kitap alırsınız. Kitapları 20-30 arasından düşünürseniz ücret bir hayli fazla oluyor.
Mustafa Akar’dan hariç bir sürü farklı yazar ve onların bulunduğu yayınevleri vardı. Oradaki kalabalığı görmek –kültürden kopmamış insanların var olduğunu bilmek- insanı tatmin ediyor. Özellikle teknolojinin böylesine ilerlediği bu çağda, bizi toplumdan ve bilgiden soyutlamak isteyen aletlerin farkında olup bunu dozunda kullanarak, kültürden kopmamalarına şahit olmak, yalnız olmadığımızı bizlere hissettiriyor. Şahsım adına konuşacak olursam; ben çok sık kitap okuyan birisi değilim ama kitap okumayı severim. Hiç değilse ayda en az 1 kitap okurum. Bu sayıyı arttırmaya gayret gösteriyorum. Okuyan kişi, bilir, fikir sahibi olur, konuşur, fikrini ortaya koyar, bildiklerini yayar, öğrendiği bilgileri kullanır. Kitap okuyandan bahsediyorum bu arada. Okul okuyan mı? Ha, yok onu kastetmedim. Okul okuyan, gördüğü konuları bilir, gördüğü konular hakkında fikir sahibi olabilir, belki fikrini ortaya koyar. Bildiklerini, okula giden hemen herkes bildiği için bilenlere yaymasının çok da bir anlamı yok. Okul okuyan öğrendiği bilgileri kullanır mı? Sanmam. Sınavlar dışında nerede kullanılır ki X’in, Y cinsinden değeri?