AHLAK-I HAMİDE

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 21.04.2011 - 21:12, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 3439+ kez okundu.
 

AHLAK-I HAMİDE

Mahiyet itibariyle birbirinden farklı gibi olsa da, aslında birbirini tamamlayan bir tekamülün ifadesidir; iman, vazife ve ahlak. Yüce dinimizin temelleri olan ulvi değerlerdir bunlar.               İman olmadan vazifenin, vazife yapılmadan da   ahlakın bir değeri yoktur. İman kalbe, vazife vücudumuza mahsustur. Ahlak ise ruhta yerleşen bir seciyye ve huydur.               Ahlak alemin nizamına, ademin kemaline hizmet eder. İman ağacının en tatlı meyvesi ve müminin ahiret sermayesidir.             Ahlak; imanla dolmuş bir kalbin, fazilete doymuş bir ruhun tezahürüdür. Bir Müslüman, güzel ahlakı sayesinde Rasülüllah (s.a.v.) efendimizin haber verdiği üzere “İmanını mükemmel hale getirir. (Ebu Davud, Ahmet Bin Hanbel) Bir mümin güzel ahlakı sayesinde gündüzleri oruç tutan geceleri namaz kılan kimselerin derecelerine ulaşır.”               Güzel ahlakın zıddı ise nefsi emmarenin tahriki, şeytanın teşvikiyle kazanılan çirkin huylardır. Bir müslüman da kötü bir ahlak zahir olursa Rasülüllah efendimizin ruhu incir. Pazardaki ihtikar, mahkemede söylenen yalan, komşu hakkına tecavüz, umuma ait mekanları kirleten müstehcen yazılar ve çizgiler, onun ümmetinde görülmemesi  icab eden bayağılardır.               Cenab-ı hak bir ayeti kerimede  “Hem iyilikle kötülük bir olmaz. Habibim kötülüğe en güzel hareketle mani ol. O vakit göreceksin ki seninle aralarında düşmanlık bulunan kimse dost gibi olacaktır.” Buyurmuşlardır. İslam tarihinde bu hale defalarca şahit oluyoruz. Rasülüllah efendimiz kendisine yaşama hakkı bile tanımayan bir çok kimsenin kötülüklerine “Allahım onlar seni bilmiyorlar, onlara hidayet et.” niyazlarıyla mani oluyor. Aralarında düşmanlık namına bir şey kalmıyor, günbegün Müslümanların sayısı çoğalıyordu. Ve  o Fahri kainat,  mütemadiyen “Ya rabbi senden sıhhat, iffet, emanet bir de güzel huy isterim.” (Feyzülkadir) “Allahım ayrılık ve muhalefetten iki yüzlülükten ve kötü huydan sana sığınırım” (Et-terğıb vet-terhib) diye dua ediyorlardı.               Kalpteki iman, göze perde olup harama baktırmazsa, ellere bağ olup kötülüğe uzandırmazsa, ayaklara zincir vurup fena yollarda gezdirmezse, yüzün haya perdesi, vicdanın sızısı, yüreğin merhameti olursa  ahlak kemale ermiş olur, dünya ve ahiret saadetine vesile olur.                         İnsanı insanı kamil yapan şey sahip olduğu güzel ahlaktır.İnsanı derecelerin ve makamların en üstüne çıkarır.Fakat kendisinin haberi bile olmaz.
Mahiyet itibariyle birbirinden farklı gibi olsa da, aslında birbirini tamamlayan bir tekamülün ifadesidir; iman, vazife ve ahlak. Yüce dinimizin temelleri olan ulvi değerlerdir bunlar.               İman olmadan vazifenin, vazife yapılmadan da   ahlakın bir değeri yoktur. İman kalbe, vazife vücudumuza mahsustur. Ahlak ise ruhta yerleşen bir seciyye ve huydur.               Ahlak alemin nizamına, ademin kemaline hizmet eder. İman ağacının en tatlı meyvesi ve müminin ahiret sermayesidir.             Ahlak; imanla dolmuş bir kalbin, fazilete doymuş bir ruhun tezahürüdür. Bir Müslüman, güzel ahlakı sayesinde Rasülüllah (s.a.v.) efendimizin haber verdiği üzere “İmanını mükemmel hale getirir. (Ebu Davud, Ahmet Bin Hanbel) Bir mümin güzel ahlakı sayesinde gündüzleri oruç tutan geceleri namaz kılan kimselerin derecelerine ulaşır.”               Güzel ahlakın zıddı ise nefsi emmarenin tahriki, şeytanın teşvikiyle kazanılan çirkin huylardır. Bir müslüman da kötü bir ahlak zahir olursa Rasülüllah efendimizin ruhu incir. Pazardaki ihtikar, mahkemede söylenen yalan, komşu hakkına tecavüz, umuma ait mekanları kirleten müstehcen yazılar ve çizgiler, onun ümmetinde görülmemesi  icab eden bayağılardır.               Cenab-ı hak bir ayeti kerimede  “Hem iyilikle kötülük bir olmaz. Habibim kötülüğe en güzel hareketle mani ol. O vakit göreceksin ki seninle aralarında düşmanlık bulunan kimse dost gibi olacaktır.” Buyurmuşlardır. İslam tarihinde bu hale defalarca şahit oluyoruz. Rasülüllah efendimiz kendisine yaşama hakkı bile tanımayan bir çok kimsenin kötülüklerine “Allahım onlar seni bilmiyorlar, onlara hidayet et.” niyazlarıyla mani oluyor. Aralarında düşmanlık namına bir şey kalmıyor, günbegün Müslümanların sayısı çoğalıyordu. Ve  o Fahri kainat,  mütemadiyen “Ya rabbi senden sıhhat, iffet, emanet bir de güzel huy isterim.” (Feyzülkadir) “Allahım ayrılık ve muhalefetten iki yüzlülükten ve kötü huydan sana sığınırım” (Et-terğıb vet-terhib) diye dua ediyorlardı.               Kalpteki iman, göze perde olup harama baktırmazsa, ellere bağ olup kötülüğe uzandırmazsa, ayaklara zincir vurup fena yollarda gezdirmezse, yüzün haya perdesi, vicdanın sızısı, yüreğin merhameti olursa  ahlak kemale ermiş olur, dünya ve ahiret saadetine vesile olur.                         İnsanı insanı kamil yapan şey sahip olduğu güzel ahlaktır.İnsanı derecelerin ve makamların en üstüne çıkarır.Fakat kendisinin haberi bile olmaz.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.