KABİR HAYATI VE KABİR SUALİ

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 29.07.2013 - 23:40, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 4672+ kez okundu.
 

KABİR HAYATI VE KABİR SUALİ

DÜNYA HAYATI İLE ÂHİRET HAYATI ARASINDA BİR KÖPRÜ MESÂBESİNDE OLAN KABİR HAYATI VE KABİR SUÂLİ   İnsan için takdir olunan ömür sermayesi tükenip sayılı nefesler nihâyete erdiği zaman o kimse dünyada iken yaptığı iyi veya kötü ameller ile tenvîr veya tahrip ettiği kabrine defnolunmaktadır. İşte dünya hayatının nihâyete erdiği andan itibaren kıyametin koptuğu ana kadar olan bu merhaleye kabir hayatı denir. Kabirden içeri adım atılınca, arkada bıraktığımız dünya hayatında nasıl bir inanç sahibi olduğumuzdan ve ömrümüzü negibi işlerle tamamladığımızdan Münker ve Nekir isimli iki melek tarafından süâle tabi tutulacağız ki bu suallerde kabir suali adı verilir. Kabir süâlinin ve azâb veya mükâfatının hak olduğuna dair birçok hadîs-i şerîf mevcuttur. Bu hususla alâkalı olarak Peygamberimiz Efendimiz (sav)'in bir hadîs-i şerîflerinde şöyle beyan edilmektedir: “Hz.Âişe (ra) Validemiz buyurdu ki: “Bana bir yahûdi kadın geldi, kabir azâbından bahsetti. Allah seni kabir azabından korusun dedim. Sonra Resûlüllah'a(sav) kabir azabını sordum. O'da: “Kabir azâbı haktır” buyurdu. Ondan sonra her namazda Resûlüllah'ın kabir azâbından Allah'a sığındığını gördüm.” Diğer bir hadîs-i şeriflerinde de Resûlüllah Efendimiz (sav): “Mü'min kabrine konulunca bir melek gelir ve şöyle sorar: “Kime kulluk ediyordun?” Allah (cc) ona cevab vermesinde yardım eder. O mü'min şöyle cevab verir: “Allah'a kulluk ediyordum.” Melek tekrar: “Bu zât (yani Peygamber Efendimiz (sav)) hakkında ne diyordun?” O Mü'min: “O Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.” der. Artık ona başka bir şey sorulmaz. Cehennemdeki yerine götürülür ve: “Burası senindi. Fakat Allah (cc) seni ondan kurtardı. Onun yerine sana Cennette bir yer verdi.” denilir. Cennetteki yerini görünce: “Beni bırakında gidip aileme müjde vereyim.” deyince: “Burada kal.” denilir.” Kâfir veya münâfık mezarına konulunca bir melek gelir ve azarlayarak: “Neye kulluk ediyordun?” diye sorar. Oda: “Bilmiyorum.” der. Melek: “Bilemeyesin, söyleyemeyesin.” der ve (Fahr-i Kâinât Efendimiz işaret edilerek): “Şu zât hakkında ne diyordun? diye sorar. O kâfir de: “İnsanların dediği gibi derdim.” deyince: “Ona ...öyle bir vuruş vurulur ki, insanlar ve cinlerden başka bütün mahlûkat onun feryâdını duyar.” buyurmaktadırlar.                 Kıymetli okurlarım                 Dünya hayatında yapacağımız her iyi ve salih amel -Rabbimizin lütuf ve rahmeti ile- kabir azabımızın hafiflemesine veya hiç azab görmememize sebeb olurken, tam aksine işlediğimiz her kötü ve çirkin amelde kabir azâbı görmemize sebeb olacaktır. Kabir azâbının şiddetli olmasına sebeb teşkil eden birçok husus olmakla beraber, bilhâssa şu iki husûsun daha çok sebep olacağı birçok hadîs-i şerifte de beyan edilmektedir. Bunlardan birincisi bevilden sakınmamak, ikincisi gıybet ve koğuculuk yapmak. Peygamber Efendimiz(sav) bir hadîs-i şeriflerinde meâlen: “Bevilden kaçınınız. Çünkü kabir azâbınınekserisibevildendir.” buyurmaktadırlar. Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle beyan edilmektedir. Ebû Hüreyre(ra) der ki: “Resûlüllah (sav) ile birlikte yürüyorduk. İki kabrin yanına varınca durdu. Bizde durduk. Birden değişti. Öyleki gömleğinin kolu titredi. Bunun üzerine: “Sana ne oldu Ey Allah'ın Resûlü” dedik. O'da: “Benim duyduğumu duymuyor musunuz?” buyurdu. Bizde: “Ey Allah'ın peygamberi! Ne oldu?” diye sorduk. Resûlüllah: “Bu iki adam kabirlerinde küçük bir hatadan dolayı şiddetli azâb görüyorlar.” diye cevab verdi. Biz: “Nedir o?” dedik. O'da: “Birisi idrardan kaçınmazdı. Diğeri ise diliyle insanları incitir ve onların arasında koğuculuk yapardı.” dedi ve iki hurma dalı isteyerek her mezara birer tane dikti. Biz: “Bunun onlara faydası olur mu?” diye sorduk. O'da: “Evet, yeşil kaldıkça onların azâbını hafifletir.” buyurdular.” Bu bakımdan kabirler üzerine yeşil bitki, husûsiyle de ağaç dikmek sünnettir ve kabir ehline menfaatlidir. Mü'min bir kimsenin Allâh'ın lütuf ve keremi ile başta Peygamberimiz Efendimiz'in(sav) şefaati olmak üzere Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine şefaat selahiyeti verdiği dostlarının şefaatleri, himmet ve teveccühleri sayesinde hiç kabir süâli ve azâbı görmemesi veya o suallere çok kolay bir şekilde cevap verebilmesi de mümkündür. Nitekim sahib-i tasarruf ve irşad olan evliyaullahtan bir tanesine, evlatlarından bir tanesi kabir süalinden, Münker ve Nekir'den çok korktuğunu ifade ettiğinde,  O büyük zat: “Evladım niçin korkuyorsun. Sen kabirde münkernekirecevab verirken senin arkanda olacağım ve iki elim omuzlarında olacak. O süallere senin yerine ben cevab vereceğim” buyurur. Rabbimizin bir fırsat olarak bize bahşettiği dünyâ hayatımızı en güzel şekli ile değerlendirmeye, ömrümüzü Cenâb-ı Hakk'ın rızasına muvafık bir şekilde tamamlamaya gayret etmek ve bilhâssa Hadis-i Şerifte de dikkatimizin celbedildiği bevilden ve gıybetten, dolayısıyla da insanlar arasında fitnenin uyanmasına sebep olmaktan azamî derecede kaçınmak icab eder. Bütün bunlarla beraber, piranımızın himmet ve teveccühlerine bizleri mazhar kılacak olan hizmet, gayret ve itaatten de hiç ayrılmamak ve onlara sımsıkı sarılmak icab eder..

DÜNYA HAYATI İLE ÂHİRET HAYATI ARASINDA BİR KÖPRÜ MESÂBESİNDE OLAN

KABİR HAYATI VE KABİR SUÂLİ

 

İnsan için takdir olunan ömür sermayesi tükenip sayılı nefesler nihâyete erdiği zaman o kimse dünyada iken yaptığı iyi veya kötü ameller ile tenvîr veya tahrip ettiği kabrine defnolunmaktadır. İşte dünya hayatının nihâyete erdiği andan itibaren kıyametin koptuğu ana kadar olan bu merhaleye kabir hayatı denir. Kabirden içeri adım atılınca, arkada bıraktığımız dünya hayatında nasıl bir inanç sahibi olduğumuzdan ve ömrümüzü negibi işlerle tamamladığımızdan Münker ve Nekir isimli iki melek tarafından süâle tabi tutulacağız ki bu suallerde kabir suali adı verilir.

Kabir süâlinin ve azâb veya mükâfatının hak olduğuna dair birçok hadîs-i şerîf mevcuttur. Bu hususla alâkalı olarak Peygamberimiz Efendimiz (sav)'in bir hadîs-i şerîflerinde şöyle beyan edilmektedir: “Hz.Âişe (ra) Validemiz buyurdu ki: “Bana bir yahûdi kadın geldi, kabir azâbından bahsetti. Allah seni kabir azabından korusun dedim. Sonra Resûlüllah'a(sav) kabir azabını sordum. O'da: “Kabir azâbı haktır” buyurdu. Ondan sonra her namazda Resûlüllah'ın kabir azâbından Allah'a sığındığını gördüm.” Diğer bir hadîs-i şeriflerinde de Resûlüllah Efendimiz (sav): “Mü'min kabrine konulunca bir melek gelir ve şöyle sorar: “Kime kulluk ediyordun?” Allah (cc) ona cevab vermesinde yardım eder. O mü'min şöyle cevab verir: “Allah'a kulluk ediyordum.” Melek tekrar: “Bu zât (yani Peygamber Efendimiz (sav)) hakkında ne diyordun?” O Mü'min: “O Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.” der. Artık ona başka bir şey sorulmaz. Cehennemdeki yerine götürülür ve: “Burası senindi. Fakat Allah (cc) seni ondan kurtardı. Onun yerine sana Cennette bir yer verdi.” denilir. Cennetteki yerini görünce: “Beni bırakında gidip aileme müjde vereyim.” deyince: “Burada kal.” denilir.” Kâfir veya münâfık mezarına konulunca bir melek gelir ve azarlayarak: “Neye kulluk ediyordun?” diye sorar. Oda: “Bilmiyorum.” der. Melek: “Bilemeyesin, söyleyemeyesin.” der ve (Fahr-i Kâinât Efendimiz işaret edilerek): “Şu zât hakkında ne diyordun? diye sorar. O kâfir de: “İnsanların dediği gibi derdim.” deyince: “Ona ...öyle bir vuruş vurulur ki, insanlar ve cinlerden başka bütün mahlûkat onun feryâdını duyar.” buyurmaktadırlar.

                Kıymetli okurlarım

                Dünya hayatında yapacağımız her iyi ve salih amel -Rabbimizin lütuf ve rahmeti ile- kabir azabımızın hafiflemesine veya hiç azab görmememize sebeb olurken, tam aksine işlediğimiz her kötü ve çirkin amelde kabir azâbı görmemize sebeb olacaktır. Kabir azâbının şiddetli olmasına sebeb teşkil eden birçok husus olmakla beraber, bilhâssa şu iki husûsun daha çok sebep olacağı birçok hadîs-i şerifte de beyan edilmektedir. Bunlardan birincisi bevilden sakınmamak, ikincisi gıybet ve koğuculuk yapmak. Peygamber Efendimiz(sav) bir hadîs-i şeriflerinde meâlen: “Bevilden kaçınınız. Çünkü kabir azâbınınekserisibevildendir.” buyurmaktadırlar. Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle beyan edilmektedir. Ebû Hüreyre(ra) der ki: “Resûlüllah (sav) ile birlikte yürüyorduk. İki kabrin yanına varınca durdu. Bizde durduk. Birden değişti. Öyleki gömleğinin kolu titredi. Bunun üzerine: “Sana ne oldu Ey Allah'ın Resûlü” dedik. O'da: “Benim duyduğumu duymuyor musunuz?” buyurdu. Bizde: “Ey Allah'ın peygamberi! Ne oldu?” diye sorduk. Resûlüllah: “Bu iki adam kabirlerinde küçük bir hatadan dolayı şiddetli azâb görüyorlar.” diye cevab verdi. Biz: “Nedir o?” dedik. O'da: “Birisi idrardan kaçınmazdı. Diğeri ise diliyle insanları incitir ve onların arasında koğuculuk yapardı.” dedi ve iki hurma dalı isteyerek her mezara birer tane dikti. Biz: “Bunun onlara faydası olur mu?” diye sorduk. O'da: “Evet, yeşil kaldıkça onların azâbını hafifletir.” buyurdular.” Bu bakımdan kabirler üzerine yeşil bitki, husûsiyle de ağaç dikmek sünnettir ve kabir ehline menfaatlidir.

Mü'min bir kimsenin Allâh'ın lütuf ve keremi ile başta Peygamberimiz Efendimiz'in(sav) şefaati olmak üzere Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine şefaat selahiyeti verdiği dostlarının şefaatleri, himmet ve teveccühleri sayesinde hiç kabir süâli ve azâbı görmemesi veya o suallere çok kolay bir şekilde cevap verebilmesi de mümkündür. Nitekim sahib-i tasarruf ve irşad olan evliyaullahtan bir tanesine, evlatlarından bir tanesi kabir süalinden, Münker ve Nekir'den çok korktuğunu ifade ettiğinde,  O büyük zat: “Evladım niçin korkuyorsun. Sen kabirde münkernekirecevab verirken senin arkanda olacağım ve iki elim omuzlarında olacak. O süallere senin yerine ben cevab vereceğim” buyurur.

Rabbimizin bir fırsat olarak bize bahşettiği dünyâ hayatımızı en güzel şekli ile değerlendirmeye, ömrümüzü Cenâb-ı Hakk'ın rızasına muvafık bir şekilde tamamlamaya gayret etmek ve bilhâssa Hadis-i Şerifte de dikkatimizin celbedildiği bevilden ve gıybetten, dolayısıyla da insanlar arasında fitnenin uyanmasına sebep olmaktan azamî derecede kaçınmak icab eder. Bütün bunlarla beraber, piranımızın himmet ve teveccühlerine bizleri mazhar kılacak olan hizmet, gayret ve itaatten de hiç ayrılmamak ve onlara sımsıkı sarılmak icab eder..

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.