'SİRK' KÜLTÜRÜ ANADOLUYA AİTTİR

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.06.2015 - 18:02, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 3193+ kez okundu.
 

'SİRK' KÜLTÜRÜ ANADOLUYA AİTTİR

 Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Hitit Uygarlığı Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Ünal, bilimsel veriler ışında desteklediği açıklamasında, sirk kültürünün kaynağının Hititler'e ait olduğu ve vatanının bizzat Çorum olduğunu söyledi. Çorum Anitta Otel'de bir basın toplantısı düzenleyen Prof. Dr. Ahmet Ünal, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yapılan kazılar sonucunda elde edilen betimlemelerde dünyada ilk sirk gösterilerinin Anadolu topraklarında yapıldığını ve bunun Hititler döneminde kayıt altına alındığını açıkladı. Prof. Dr. Ünal, çok uzun süren tarihleri boyunca Anadolu insanlarının teknoloji, tarım, hayvancılık, gıda maddeleri, sanat, mimarlik, spor, sosyal ve tabiat bilimleriyle düşünsel alanlarda çok sayıda buluş ve yeniliklere imza attıklarını, bunları birçoğunu Akdeniz ve Ege üzerinden antik Yunanistan'a vererek günümüze kadar ulaşmasını sağlayarak Anadolu bozkırlarında unutulup gitmesini önlediklerini söyledi. O dönemlerde patent olgusu bulunmadığı için isimsiz kaşiflerin kimler olduğunun bilinmediği gibi, patent haklarının da ihlallere uğradığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Ünal, "Bu özgün keşiflerin neler olduğunu görmek için aşırı 'Anadolucu' olmaya gerek yoktur. İlk kentler, tarım, at dahil bir çok hayvanın evcilleştirilmesi, gıda maddesi ve ilaç olarak bitkilerin keşfi, iki tekerlikli hafif ispitli savaş arabası, madencilik, su değirmeni, bir çok tıbbi tedavi yöntemleri ve şifalı otlar, feminist hareketler, şarap ve bira hepten Anadolu'nun Batı dünyasına verdiği şeylerdir. Ama ne kadar acıklıdır ki yüzyıllarca sonra bunlardan pek çoğu para karşılığı geri alınmaktadır. Ionya Doğa düşünürlerinin de bizden olduğunu düşünür ve işin içine felsefe, matematik, geometri, fizik gibi doğa ve edebiyat bilimlerini de sokarsak, o zaman "ey Anadolu! Sen olmasan insanlığın hali nice olurdu!" demekten kendimizi alamayız ve bir de "Acaba biz bu değerleri niçin unuttuk?" diye hayıflanırız" dedi. "Sirk oyunlarının da Anadolu'da türediği, din törenleri, folkloristik şenlikler ve eğlenceler vasıtasıyla Roma'nın 600x140 metre boyutlarındaki meşhur Circus Maximus'u kadar anıtsal olmasa da, eski Anadolu kent sokak, meydan ve tapınaklarında gösteriye sunulduğu kimin aklına gelirdi?" diyen Ünal, "Bu, tarafımdan Pan­Anatolistler olarak nitelendirilen ve yerilen aşırı Anadoluculuğun yarattığı bir fantezi değildir. Eski Anadolu kökenli görsel sanat ürünleri ve yazılı kaynaklar bize bunun doğruluğunu göstermektedir. Çorum burada gene arslan payını almaktadır, çünkü burada sunacağım gösteri ürünlerinin pek çoğu Hatti ve Hitit, yani Çorum kökenlidir. Anadolu'da uzun yıllar eğlence ve gösteriler yapılmasına rağmen bunların Hititlere kadar sanat ve yazıya aktarılmadığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Ünal, "Fotoğraf makinesiz eski Hitit çağı yıllarında (M. Ö. 17­16. yüzyıllar) seramik ustaları bu nefes kesen gösteri sahnelerinden bazılarını yarı kinomatik yöntemlerle kabartma ve boyama yöntemleriyle ebedileştirmek istediler ve bunu büyük bir ustalıkla başardılar. En güzel örnekleri Ankara, Çankırı, Kastamonu, Amasya, Çorum, Kayseri ve Hatay'da ele geçen kabartmalı vazolar üzerinde işlenen gösteri sahnelerini izlerken, sanki o şenlik törenlerine katılıyormuşuz gibi oluruz. Çorum Müzesinin özgün eserleri arasında sayılan Hüseyindede vazosu üzerinde boğa üzerinde salto yapan sirk göstericisine bakarken 'Torero'lar aklınıza gelir ve bir yandan 'ole!' derken, diğer taraftan tanrının onu boğanın sivri boynuzlarından koruması için dua edesiniz gelir. İnandık vazosunda kadın erkek müzisyenler arasında salto yapan göstericinin de çok alkış topladığından emin olabilirsiniz. Evet Hititler tüm soğuk kanlılıklarına rağmen heyecanlarını dile getirmek için "şakşak" yapmasını yaygınca biliyorlardı ve buna "palwai" diyorlardı. Merasimlerde görev yapan meslekten 'şakşakçı'lar (palwatalla) bile vardı. Aşırı coşunca ise, Luvice ve Hattice nidalar Anadolu'nun o zamanlar tozsuz kirsiz berrak göklerine yükseliyordu" diye konuştu. Eğlence ve gösterilerin Hititler döneminde neden yazıya ve kabartmalara aktarıldığına da değinen Prof. Dr. Ahmet Ünal, "Hititlerin her vesileyle kutladıkları dev bayram merasimleri ve çok cömert ziyafetleri vardı. Amaç hem tanrıları, hem de merasimlere ve ziyafetlere katılan yönetici ve görevlileri ve halkı eğlendirmekti. Hititlerde eğlence çok önemli bir yer tutardı ve buna duşk "eğlenmek" ve duşkarat "eğlence" derlerdi. Hititlerde çoğu rengarenk, folklorik giysiler içinde ve gene folklorik zengin, neşeli ve hareketli melodiler eşliğinde sunulan oyun ve gösteriler arasında çeşitli danslar, hayvan maskeli insanların sundukları soytarılıklar, geçit törenleri, savaş gösterileri, güreş, yumruk dövüşü (boks), ok atma, sürat koşusu, taş fırlatma ve hızlı maden dövme vardı. Başarı kazananlara ödülleri çoğu kez bizzat kral tarafından verilirdi. 1920'li yıllarda Hititçe metinler çözülüp, tüm bu konudaki bilgilere ulaşılınca Batılı bilim adamları Grek Olimpik oyunlarının öncülerini bulduk diye hem şaşırmışlar, hem de çok heyecanlanmışlardı. Evet bu çok doğruydu ve Anadolu Yunanlılara sahne oyunları (tiyatro) yanında Olimpik oyunları da vermişti. Hititlerin meşhur hece vezinli "Asker Şarkısı"nın hangi vesileyle okunduğunu hiç kimse merak etmez, ama biz söyleyelim: Hititlerin can düşmanı Hurriler 4 yıl boyunca savaşa gelmemiştir. Bu "Pan­Hitit" barışı kutlamak için iki güreşçi" asker şarkısı" eşliğinde mücadele vermektedirler. Bu açıdan bakıldığında gene dört yılda bir kutlanan Olimpiyat oyunlarıyla bu gösteri arasındaki benzerlik tesadüf olabilir mi?" şeklinde açıklamalarda bulundu.  Ünal, "Avrasya Sirki insanları eğlendirmekle kalmayıp, Anadolu'nun unutulmuş, kaybolup gitmiş ve binyıllarca sonra İtalyanlardan, Ruslardan oluşan Batılılar tarafından bize para karşılığı sürekli pazarlanan bu yerli Anadolu ürününü Anadolu'da tekrar canlandırmaya çalışmaktadır. Önemsizmiş gibi gözüken bu mücadele, kültür sömürüsüne karşı verdiğimiz çabaların çok önemli ve güncel bir parçasıdır. Bu çabalarını övecek söz bulamıyorum. İnanın bu faaliyet, çalınan bazı Anadolu kökenli arkeolojik buluntuları Batılı müze ve koleksiyonlardan parayla geri satın almaktan daha yüce bir uğraşıdır. Bu çalışmaya Anadolulu ve Anadolucuları destek vermeye çağırıyorum" sözleriyle konuşmasını tamamladı.  

 

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Hitit Uygarlığı Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Ünal, bilimsel veriler ışında desteklediği açıklamasında, sirk kültürünün kaynağının Hititler'e ait olduğu ve vatanının bizzat Çorum olduğunu söyledi.

Çorum Anitta Otel'de bir basın toplantısı düzenleyen Prof. Dr. Ahmet Ünal, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yapılan kazılar sonucunda elde edilen betimlemelerde dünyada ilk sirk gösterilerinin Anadolu topraklarında yapıldığını ve bunun Hititler döneminde kayıt altına alındığını açıkladı. Prof. Dr. Ünal, çok uzun süren tarihleri boyunca Anadolu insanlarının teknoloji, tarım, hayvancılık, gıda maddeleri, sanat, mimarlik, spor, sosyal ve tabiat bilimleriyle düşünsel alanlarda çok sayıda buluş ve yeniliklere imza attıklarını, bunları birçoğunu Akdeniz ve Ege üzerinden antik Yunanistan'a vererek günümüze kadar ulaşmasını sağlayarak Anadolu bozkırlarında unutulup gitmesini önlediklerini söyledi. O dönemlerde patent olgusu bulunmadığı için isimsiz kaşiflerin kimler olduğunun bilinmediği gibi, patent haklarının da ihlallere uğradığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Ünal, "Bu özgün keşiflerin neler olduğunu görmek için aşırı 'Anadolucu' olmaya gerek yoktur. İlk kentler, tarım, at dahil bir çok hayvanın evcilleştirilmesi, gıda maddesi ve ilaç olarak bitkilerin keşfi, iki tekerlikli hafif ispitli savaş arabası, madencilik, su değirmeni, bir çok tıbbi tedavi yöntemleri ve şifalı otlar, feminist hareketler, şarap ve bira hepten Anadolu'nun Batı dünyasına verdiği şeylerdir. Ama ne kadar acıklıdır ki yüzyıllarca sonra bunlardan pek çoğu para karşılığı geri alınmaktadır. Ionya Doğa düşünürlerinin de bizden olduğunu düşünür ve işin içine felsefe, matematik, geometri, fizik gibi doğa ve edebiyat bilimlerini de sokarsak, o zaman "ey Anadolu! Sen olmasan insanlığın hali nice olurdu!" demekten kendimizi alamayız ve bir de "Acaba biz bu değerleri niçin unuttuk?" diye hayıflanırız" dedi. "Sirk oyunlarının da Anadolu'da türediği, din törenleri, folkloristik şenlikler ve eğlenceler vasıtasıyla Roma'nın 600x140 metre boyutlarındaki meşhur Circus Maximus'u kadar anıtsal olmasa da, eski Anadolu kent sokak, meydan ve tapınaklarında gösteriye sunulduğu kimin aklına gelirdi?" diyen Ünal, "Bu, tarafımdan Pan­Anatolistler olarak nitelendirilen ve yerilen aşırı Anadoluculuğun yarattığı bir fantezi değildir. Eski Anadolu kökenli görsel sanat ürünleri ve yazılı kaynaklar bize bunun doğruluğunu göstermektedir. Çorum burada gene arslan payını almaktadır, çünkü burada sunacağım gösteri ürünlerinin pek çoğu Hatti ve Hitit, yani Çorum kökenlidir. Anadolu'da uzun yıllar eğlence ve gösteriler yapılmasına rağmen bunların Hititlere kadar sanat ve yazıya aktarılmadığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Ünal, "Fotoğraf makinesiz eski Hitit çağı yıllarında (M. Ö. 17­16. yüzyıllar) seramik ustaları bu nefes kesen gösteri sahnelerinden bazılarını yarı kinomatik yöntemlerle kabartma ve boyama yöntemleriyle ebedileştirmek istediler ve bunu büyük bir ustalıkla başardılar. En güzel örnekleri Ankara, Çankırı, Kastamonu, Amasya, Çorum, Kayseri ve Hatay'da ele geçen kabartmalı vazolar üzerinde işlenen gösteri sahnelerini izlerken, sanki o şenlik törenlerine katılıyormuşuz gibi oluruz. Çorum Müzesinin özgün eserleri arasında sayılan Hüseyindede vazosu üzerinde boğa üzerinde salto yapan sirk göstericisine bakarken 'Torero'lar aklınıza gelir ve bir yandan 'ole!' derken, diğer taraftan tanrının onu boğanın sivri boynuzlarından koruması için dua edesiniz gelir. İnandık vazosunda kadın erkek müzisyenler arasında salto yapan göstericinin de çok alkış topladığından emin olabilirsiniz. Evet Hititler tüm soğuk kanlılıklarına rağmen heyecanlarını dile getirmek için "şakşak" yapmasını yaygınca biliyorlardı ve buna "palwai" diyorlardı. Merasimlerde görev yapan meslekten 'şakşakçı'lar (palwatalla) bile vardı. Aşırı coşunca ise, Luvice ve Hattice nidalar Anadolu'nun o zamanlar tozsuz kirsiz berrak göklerine yükseliyordu" diye konuştu. Eğlence ve gösterilerin Hititler döneminde neden yazıya ve kabartmalara aktarıldığına da değinen Prof. Dr. Ahmet Ünal, "Hititlerin her vesileyle kutladıkları dev bayram merasimleri ve çok cömert ziyafetleri vardı. Amaç hem tanrıları, hem de merasimlere ve ziyafetlere katılan yönetici ve görevlileri ve halkı eğlendirmekti. Hititlerde eğlence çok önemli bir yer tutardı ve buna duşk "eğlenmek" ve duşkarat "eğlence" derlerdi. Hititlerde çoğu rengarenk, folklorik giysiler içinde ve gene folklorik zengin, neşeli ve hareketli melodiler eşliğinde sunulan oyun ve gösteriler arasında çeşitli danslar, hayvan maskeli insanların sundukları soytarılıklar, geçit törenleri, savaş gösterileri, güreş, yumruk dövüşü (boks), ok atma, sürat koşusu, taş fırlatma ve hızlı maden dövme vardı. Başarı kazananlara ödülleri çoğu kez bizzat kral tarafından verilirdi. 1920'li yıllarda Hititçe metinler çözülüp, tüm bu konudaki bilgilere ulaşılınca Batılı bilim adamları Grek Olimpik oyunlarının öncülerini bulduk diye hem şaşırmışlar, hem de çok heyecanlanmışlardı. Evet bu çok doğruydu ve Anadolu Yunanlılara sahne oyunları (tiyatro) yanında Olimpik oyunları da vermişti. Hititlerin meşhur hece vezinli "Asker Şarkısı"nın hangi vesileyle okunduğunu hiç kimse merak etmez, ama biz söyleyelim: Hititlerin can düşmanı Hurriler 4 yıl boyunca savaşa gelmemiştir. Bu "Pan­Hitit" barışı kutlamak için iki güreşçi" asker şarkısı" eşliğinde mücadele vermektedirler. Bu açıdan bakıldığında gene dört yılda bir kutlanan Olimpiyat oyunlarıyla bu gösteri arasındaki benzerlik tesadüf olabilir mi?" şeklinde açıklamalarda bulundu.  Ünal, "Avrasya Sirki insanları eğlendirmekle kalmayıp, Anadolu'nun unutulmuş, kaybolup gitmiş ve binyıllarca sonra İtalyanlardan, Ruslardan oluşan Batılılar tarafından bize para karşılığı sürekli pazarlanan bu yerli Anadolu ürününü Anadolu'da tekrar canlandırmaya çalışmaktadır. Önemsizmiş gibi gözüken bu mücadele, kültür sömürüsüne karşı verdiğimiz çabaların çok önemli ve güncel bir parçasıdır. Bu çabalarını övecek söz bulamıyorum. İnanın bu faaliyet, çalınan bazı Anadolu kökenli arkeolojik buluntuları Batılı müze ve koleksiyonlardan parayla geri satın almaktan daha yüce bir uğraşıdır. Bu çalışmaya Anadolulu ve Anadolucuları destek vermeye çağırıyorum" sözleriyle konuşmasını tamamladı.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.