ZEKÂT İBADETİ'NİN...

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.06.2015 - 18:03, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 3934+ kez okundu.
 

ZEKÂT İBADETİ'NİN...

ZEKÂT İBADETİ’NİN DİNİMİZDEKİ YERİ VE FAZİLETİ   Tevbe Suresi’nde meâlen şöyle buyruluyor: “Sadakalar (zekatlar) Allah (c.c.)’dan bir farzolarak, ancak fakirler, miskinler, zekat toplamaya memur olanlar, gönülleri İslam’aısındırılacak olanlar, hürriyete kavuşmaya çalışan köleler, borçlular, Allah yolunda olanlar veyolda kalmışlar içindir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir.” “Sadaka insanın malından sırf Allah rızası için ihtiyacı olana temlik edilmek üzere verdiğimiktardır. Allah (c.c.)’ya karşı sıdk ve sadakat manasından alınmıştır. Sadaka vermek olantasadduk kelimesi de sıdk ve doğruluk elde etmek manasına gelir. Sadakada üç aslî vasıf vardır.Bunlar ihtiyaç, temlik ve Allah için olmak vasıflarıdır. Sadakalar, farz ve nafile olmak üzere ikiyeayrılır. Farz olan kısma Zekât ismi verilir. Her iki kısmın da muhtelif çeşitleri vardır. Mesela arazizekâtına öşür ismi verilir. Yine büyük ve küçükbaş hayvanların, ticaret mallarının, nakid paranın,madenlerin zekâtı vardır. Bir de zekât-ı nefis vardır ki o da sadaka-i fıtr’dır.”Bakara Suresi’nde ise mealen şöyle buyrulmaktadır: “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtıverin. Kendiniz için evvelce hayırdan ne gönderir iseniz, onu Allah indinde bulursunuz. Şüpheyok ki Allah-ü Teâlâ bütün yaptıklarınızı görücüdür.” Hicretin ikinci yılında Ramazan Ayı’ndan önce farz kılınan Zekât İbadeti, İslam’ın üzerinebina kılındığı beş temelden biridir. Zekât, lügatte temizlik, ziyadeleşme, layık olma, bolluk vebereket içinde yaşama gibi manalara gelir. Dinimizde ise, “belli şartlar altında belirli bir miktarmalı, muayyen kimselere vermek” demektir. Görüldüğü üzere Zekât İbadeti, mâlî bir ibadettir vemâlî ibadetlerin en mühimmidir. Ehemmiyyetine binaen de Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân’da seksendenfazla yerde zikredilmiştir. Zekâtı verilen malın temizlenmesinden, artmasından ve ahirette sevaba vesile olmasından dolayı bu mâlî ibadete zekât ismi verilmiştir. Zekât temizleyici bir ibadettir. Zekât İbadeti’nin, hem zekâtı verilen malı hem de zekât veren kimseyi temizlediğini, Tevbe Suresi’nde geçen ayet-i kerime’den anlıyoruz. Bu Ayet-i Kerime’de mealen şöyle buyruluyor: “Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlersin ve tezkiye edip yüceltirsin”“Yani günah lekelerinden temizlenmelerine, iyiliklerininziyadeleşmesine ve ihlaslı kimseler derecesine yükselmesine sebep olasın.” Ekser-i Fukahâ’ya göre bu Ayet-i Kerime’de geçen “sadaka” kelimesi ile murad, yine farz olan zekâttır. Rivayet olunduğu üzere bu Ayet-i Kerime, malları sebebiyle harbden geri kalan birkaçmüslüman hakkında nazil oldu. Harbden geri kalanlar hakkında ta’zir ifade eden ayetler inince bu kişiler yaptıklarına çok pişmanoldular ve kendilerini mescid-i saadetin direklerine bağladılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)seferden dönünce âdeti olduğu üzere mescide gidip iki rekât namaz kıldılar ve bu şahıslarıgördüler. Durumlarını süal edince oradakiler “Ya Rasulellah, bunlar siz çözmeyince kendileriniçözmemeye yemin ettiler”, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Haklarındaemir varid oluncaya kadar çözmem” buyurdular. Onların tevbelerinin kabul edildiğini bildirenAyet-i Kerime nazil olunca, o kimseler Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e gelip “Ya Rasülellah, işteşu mallarımız bizi geri bıraktı. Bu sebeple bunları tasadduk edip bizi temizleyiverseniz” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mallarınızı almakla emr olunmadım” buyurunca mealiniverdiğimiz Ayet-i Kerime nazil oldu.Böylece o kimseler hem manevi noktadan temizlenmişoldular hem de mallarının kendilerine yaptığı menfi tesirden kurtulmuş oldular. Zira zengininservetindeki fakir hakkı o servet için adeta bir leke gibidir. Aynı zamanda zengin kimse bumalları sebebiyle açgözlülük ve cimrilik gibi manevi kirlerle kirlenmiş olabilir. İşte zekât bu ikitürlü kirliliği de izale eder. Yine zekât Mevla’mızın nimetlerine karşı birteşekkürdür. Zekât malnimetinin şükrü; namaz, oruç ve hac ise beden nimetinin şükrüdür. Siz çok değerli okurlarım Mealini verdiğimiz Ayet-i Kerime, gerek farz gerek nafile sadakaların kimlere verileceğiniifade etmektedir. Burada dikkat çeken bir husus vardır. Ayet-i Kerimede geçen “Allahyolunda” kaydı aslında hepsi için geçerlidir. Yani sadakalar fakirlere, miskinlere ve diğerlerineverildiği takdirde de “Allah yolunda” olmuş olur. Ancak ayrıca bir de “Allah yolunda”buyrulmasının bir sebebi hikmeti vardır. Tefsir kitaplarımızda bu husus şöyle ifade edilmektedir: “Buradaki “Allah yolunda” kaydı “Allah yolunda olanlar” manasına gelir. Yani burada hususi bir mana vardır ki o da evvelâ Allah yolunda hizmet, saniyen Hac, salisen tahsil-iilim manalarıdır… Binaen-aleyh sadaka, hususi bir yere verilen sadakadır ki bilhassa i’lây-i kelimetillah yolundakilere verilen sadakadır.” Hulasa olarak Zekât ibadeti İslam’ın en mühim unsurlarından biridir ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından “İslam’ın köprüsü” diye vasıflandırılmıştır. Bu itibarla Allah (c.c.)’nun kendilerine mal ve zenginlik emanet ettiği kimseler, ellerindeki bu nimetin zekâtını vererek, Allah sevgisini her şeyden önde tuttuklarını, kulluk vazifelerini hakkıyla yaptıklarını isbat etmelidirler. Bu takdirde gerek dünyevî gerek uhrevî çok büyük mükâfatlara nail olacaklarışüphesizdir. Bu hususu ifade eden bir Ayet-i Kerime de: “Allahyolunda mallarını infak edenlerin durumu, yedi başak bitiren bir dâneye benzer ki her başaktayüz dâne vardır. Allah dilediğine kat kat ziyadeleştirir. Allah rahmeti çok geniş olandır, her şeyi bilendir.”
ZEKÂT İBADETİ’NİN DİNİMİZDEKİ YERİ VE FAZİLETİ   Tevbe Suresi’nde meâlen şöyle buyruluyor: “Sadakalar (zekatlar) Allah (c.c.)’dan bir farzolarak, ancak fakirler, miskinler, zekat toplamaya memur olanlar, gönülleri İslam’aısındırılacak olanlar, hürriyete kavuşmaya çalışan köleler, borçlular, Allah yolunda olanlar veyolda kalmışlar içindir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir ve hikmet sahibidir.” “Sadaka insanın malından sırf Allah rızası için ihtiyacı olana temlik edilmek üzere verdiğimiktardır. Allah (c.c.)’ya karşı sıdk ve sadakat manasından alınmıştır. Sadaka vermek olantasadduk kelimesi de sıdk ve doğruluk elde etmek manasına gelir. Sadakada üç aslî vasıf vardır.Bunlar ihtiyaç, temlik ve Allah için olmak vasıflarıdır. Sadakalar, farz ve nafile olmak üzere ikiyeayrılır. Farz olan kısma Zekât ismi verilir. Her iki kısmın da muhtelif çeşitleri vardır. Mesela arazizekâtına öşür ismi verilir. Yine büyük ve küçükbaş hayvanların, ticaret mallarının, nakid paranın,madenlerin zekâtı vardır. Bir de zekât-ı nefis vardır ki o da sadaka-i fıtr’dır.”Bakara Suresi’nde ise mealen şöyle buyrulmaktadır: “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtıverin. Kendiniz için evvelce hayırdan ne gönderir iseniz, onu Allah indinde bulursunuz. Şüpheyok ki Allah-ü Teâlâ bütün yaptıklarınızı görücüdür.” Hicretin ikinci yılında Ramazan Ayı’ndan önce farz kılınan Zekât İbadeti, İslam’ın üzerinebina kılındığı beş temelden biridir. Zekât, lügatte temizlik, ziyadeleşme, layık olma, bolluk vebereket içinde yaşama gibi manalara gelir. Dinimizde ise, “belli şartlar altında belirli bir miktarmalı, muayyen kimselere vermek” demektir. Görüldüğü üzere Zekât İbadeti, mâlî bir ibadettir vemâlî ibadetlerin en mühimmidir. Ehemmiyyetine binaen de Kur’ân-ı Azîmü’ş-Şân’da seksendenfazla yerde zikredilmiştir. Zekâtı verilen malın temizlenmesinden, artmasından ve ahirette sevaba vesile olmasından dolayı bu mâlî ibadete zekât ismi verilmiştir. Zekât temizleyici bir ibadettir. Zekât İbadeti’nin, hem zekâtı verilen malı hem de zekât veren kimseyi temizlediğini, Tevbe Suresi’nde geçen ayet-i kerime’den anlıyoruz. Bu Ayet-i Kerime’de mealen şöyle buyruluyor: “Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlersin ve tezkiye edip yüceltirsin”“Yani günah lekelerinden temizlenmelerine, iyiliklerininziyadeleşmesine ve ihlaslı kimseler derecesine yükselmesine sebep olasın.” Ekser-i Fukahâ’ya göre bu Ayet-i Kerime’de geçen “sadaka” kelimesi ile murad, yine farz olan zekâttır. Rivayet olunduğu üzere bu Ayet-i Kerime, malları sebebiyle harbden geri kalan birkaçmüslüman hakkında nazil oldu. Harbden geri kalanlar hakkında ta’zir ifade eden ayetler inince bu kişiler yaptıklarına çok pişmanoldular ve kendilerini mescid-i saadetin direklerine bağladılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)seferden dönünce âdeti olduğu üzere mescide gidip iki rekât namaz kıldılar ve bu şahıslarıgördüler. Durumlarını süal edince oradakiler “Ya Rasulellah, bunlar siz çözmeyince kendileriniçözmemeye yemin ettiler”, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Haklarındaemir varid oluncaya kadar çözmem” buyurdular. Onların tevbelerinin kabul edildiğini bildirenAyet-i Kerime nazil olunca, o kimseler Rasül-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e gelip “Ya Rasülellah, işteşu mallarımız bizi geri bıraktı. Bu sebeple bunları tasadduk edip bizi temizleyiverseniz” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mallarınızı almakla emr olunmadım” buyurunca mealiniverdiğimiz Ayet-i Kerime nazil oldu.Böylece o kimseler hem manevi noktadan temizlenmişoldular hem de mallarının kendilerine yaptığı menfi tesirden kurtulmuş oldular. Zira zengininservetindeki fakir hakkı o servet için adeta bir leke gibidir. Aynı zamanda zengin kimse bumalları sebebiyle açgözlülük ve cimrilik gibi manevi kirlerle kirlenmiş olabilir. İşte zekât bu ikitürlü kirliliği de izale eder. Yine zekât Mevla’mızın nimetlerine karşı birteşekkürdür. Zekât malnimetinin şükrü; namaz, oruç ve hac ise beden nimetinin şükrüdür. Siz çok değerli okurlarım Mealini verdiğimiz Ayet-i Kerime, gerek farz gerek nafile sadakaların kimlere verileceğiniifade etmektedir. Burada dikkat çeken bir husus vardır. Ayet-i Kerimede geçen “Allahyolunda” kaydı aslında hepsi için geçerlidir. Yani sadakalar fakirlere, miskinlere ve diğerlerineverildiği takdirde de “Allah yolunda” olmuş olur. Ancak ayrıca bir de “Allah yolunda”buyrulmasının bir sebebi hikmeti vardır. Tefsir kitaplarımızda bu husus şöyle ifade edilmektedir: “Buradaki “Allah yolunda” kaydı “Allah yolunda olanlar” manasına gelir. Yani burada hususi bir mana vardır ki o da evvelâ Allah yolunda hizmet, saniyen Hac, salisen tahsil-iilim manalarıdır… Binaen-aleyh sadaka, hususi bir yere verilen sadakadır ki bilhassa i’lây-i kelimetillah yolundakilere verilen sadakadır.” Hulasa olarak Zekât ibadeti İslam’ın en mühim unsurlarından biridir ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından “İslam’ın köprüsü” diye vasıflandırılmıştır. Bu itibarla Allah (c.c.)’nun kendilerine mal ve zenginlik emanet ettiği kimseler, ellerindeki bu nimetin zekâtını vererek, Allah sevgisini her şeyden önde tuttuklarını, kulluk vazifelerini hakkıyla yaptıklarını isbat etmelidirler. Bu takdirde gerek dünyevî gerek uhrevî çok büyük mükâfatlara nail olacaklarışüphesizdir. Bu hususu ifade eden bir Ayet-i Kerime de: “Allahyolunda mallarını infak edenlerin durumu, yedi başak bitiren bir dâneye benzer ki her başaktayüz dâne vardır. Allah dilediğine kat kat ziyadeleştirir. Allah rahmeti çok geniş olandır, her şeyi bilendir.”
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.